Mesut Tandoğan, İzmir'de bir özel kuruluşta çalışıyor.
İşini dört dörtlük yapan ciddi ve başarılı bir bürokrat.
Eşi ise İzmir'e 330-350 kilometre uzaktaki bir kentteki hastanede diş hekimliği yapıyor.
Bu genç çiftin bir de 6 aylık kızları var.
Mesut Tandoğan kızını ancak 2 ay görebilmiş.
Annenin İzmir'e atanması için bütün girişimler Sağlık Bakanlığı'nın bir genelgesi yüzünden hep boşa gitmiş.
Tandoğan'ı dinleyelim:
"Sağlık Bakanlığı'nda atama-nakil yönetmeliği 26 Mart 2013 tarihinde değiştirilerek diş tabipleri stratejik personel olarak ilan edildi ve eş özel sektörde çalışıyorsa eş durumu tayin hakkı ellerinden alındı. Eşdurumu talepleri olsa dahi Sağlık Bakanlığı tarafından reddediliyor."
* * *
Mesut Tandoğan, bu durumdan birçok ailenin mağdur olduğunu vurguluyor ve soruyor:
"Atama bekleyen binlerce dişhekimi neden stratejik personel yapıldı? Anayasanın temel haklar kısmındaki 41. maddesinin (Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları) ihlal edilmesine neden göz yumuluyor?"
hayattan
Aşk biter mi hiç?
Sorunun cevabı bu romanın içinde...
Bu roman, esintisi 1960 ihtilalinin ilk günlerindeki karmaşa ortamına dayanan uzun bir aşkın hikayesi...
Romanın adı Aşk Biter mi hiç?
Yazan: Fulya Gümüşpala Teke...
* * *
Cengiz, orgenerallikten emekli edilip, kendisini Adalet Partisi'nin kurucusu konumunda görmek isteyen milyonlara "Hayır..." diyemeyen bir babanın, Ragıp Gümüşpala'nın oğludur.
Hem yüreğindeki yangını söndürmek hem de babasının mevkii dolayısı ile sınırlanan ve yasaklarla dolu olan hayatına, başka bir deyişle esaretine son vermek ister.
Ancak, her iki arzusuna aynı anda kavuşması ne kadar mümkündür?
* * *
O halde biraz başa dönelim...
Yıl 1953... Neredeyse beş nesildir meslek olarak askerliği benimsemiş bir sülaleden gelen ve babası tümgeneral rütbesiyle tümen komutanı olarak Çorlu'ya tayin edilmiş olan lise öğrencisi Cengiz, bir alt sınıfta okuyan ve yine çok köklü bir İstanbul ailesinden gelen bir albay kızı olan Füsun'la karşılaşır.
İlk görüşte aşkın ve kadere teslimiyetin hikayesi bu karşılaşma ile başlar.
Bir sene boyunca delikanlı, genç kıza her gün artan bir sevgi ile bağlanarak yüreğindeki olağanüstü aşkı ifade etmek için ciddi fedakarlıklarla dolu bir mücadelenin içine girer. Paşa çocuğu olmasının yanında, yaşıtlarına göre çok daha gösterişli olan fiziği, onu kızların gözdesi haline getirmiş, bu yüzden de aşırı güvenli duruş sahibi olmuştu.
Ancak, genç kızın güvenini ve aşkını kazanmak için verdiği savaş süresince gerçek bir değişim geçirir.
İşte zaman içinde geçen olaylar sonunda keyifle okunacak bir roman olmuş.
* * *
Pena Yayınları
Halaskargazi Caddesi No:51 Şişli-İstanbul
Telefon: 212 224 67 14
küpe
Her akılsıza hayran olacak, başka bir akılsız bulunur.
Fransız Atasözü
laflama
* Guliver Türk olsa oraya buraya seyahat etmeyi rüyasında görürdü. Evden kahvehaneye, kahvehaneden eve giderdi ancak!
* Gün olur alır başımı giderim... Dolmuşta yanıma oturmuş ve soğan yemiş adamın kokusunda!
* Kim demiş balık baştan kokar diye? Af buyrun, balık yellenirse neresinden kokar? Kim çıkartıyor canım bu abuk-sabuk lafları?
* Başa güreştiğini sanırsın bu dünyada. Oysa boşa güreşmişsin bunca yıl haberin yok!
* Üzümünü ye... Ayakbağını sorma!
* Orhan Veli yaşasaydı şöyle derdi mutlaka: "Bir elinde telefon, bir elinde klavye. Umrunda mı dünya?"
İbrahim Ormancı'dan
geçmişten
Fatih ve saygı
Akşemsettin ve Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethedildiği gün yanlarında hocaları Molla Gürani ve Molla Hüsrev olduğu halde törenle İstanbul'a giriyordu.
Bizanslılar şehrin fatihine çiçek vermek için yarışıyordu. Bir yerde, şehri fetheden kişinin bu ak sakallı hocalar arasındaki gencecik Fatih olabileceğini düşünemediklerinden çiçekleri Akşemsettin'e uzattılar.
Akşemsettin hemen atını geri çekerek, beyaz at üzerindeki genç Fatih'i gösterdi.
"Padişah ben değilim."
Fatih ise:
"Ona gidiniz. Ona... Padişah benim ama o da benim hocamdır."
