Ne hikmetse kazalar hep bizde.
Herkesin ağzında, her gazete köşesinde bir "trafik canavarı".
Nasıl bir canavarsa; ne ölüyor ne de yaralanıyor.
Harley Dawidson ile dolaşıyor olmalı ki, hareket kabiliyeti oldukça fazla bir canavar.
Bangladeş'te, Afganistan'da, Nijerya'da akrabaları, eşi dostu çok olmalı.
***
"Trafik canavarı 50 öğrenciyi Ganj'da yakaladı" gibi Bangladeş mahreçli haberlere bakınca, trafik canavarının buralı olduğunu sanıyorsunuz.
15 gün tadına doyamadığım zümrüt yeşili 4 Avrupa ülkesinde bizim trafik canavarının akrabaları yok anlaşılan.
Tek bir trafik canavarı görmedik.
Canavar mutlaka Türkiyeli olmalı.
Türkiye'ye girer girmez aldığım gazetedeki şu haber tüylerimi diken diken etti: "Trafik canavarı dün 29 can aldı." Trafik canavarının doğum yerini ve tarihini bilmiyorum ama Türkiyeli olduğu kesin.
YAYALARA YEŞİL NEDEN YANAR?
İzmir Otogarı'nın tam karşısındaki yolda her gün aynı sorun yaşanıyor. Yayalara geçiş hakkı veren yeşil ışık yandığında sürücüler, yolun karşısına geçmeye çalışanları umursamadan yoluna devam ediyor. Her gün yüzlerce kişinin kullandığı yolda yaşananlara isyan eden vatandaşlar, yetkililerin ışık ihlali yapan sürücülere ceza kesmesini istiyor.
Vatandaşlar, caydırıcı cezalarla bu trafik terörünün sona ereceğini düşünüyor.
SAĞLIK TURİZMİNİN SORUNLARI VALİ AYYILDIZ'A AKTARILDI
Kısa adı Essamed olan Estetik Sağlık Turizmi Medikal Eğitim Derneği'nin başkan ve yöneticileri geçtiğimiz hafta içinde İzmir Valisi Erol Ayyıldız'ı makamında ziyaret etti. Essamed Başkanı Zübeyde Nacar ve Essamed Nişantaşı Başkanı Hale Daşman, Medikal Eğitim Komite Başkanı Dr. Hale Hepçimen ve Yönetim Kurulu Üyesi Sevinç Toğan'dan oluşan heyet mensupları dernek faaliyetleri ve hedefleri konusunda bilgileri aktardı. Dernek Başkanı Zübeyde Nacar, bu toplantıda sektörel ihtiyaç analizlerinin yapıldığını anlattı ve açıklamasını kısaca şöyle sürdürdü: "Toplantıda, doktor ve güzellik merkezi işletmecileri adına ortak fayda sağlayacak programların devletin desteği ile şekillenmesi konusunda fikir alışverişi istişare edilmiştir.
Derneğimizin projesini tamamladığı, lansman için hazırlıkları sürmekte olan, özellikle Avrupa, Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu ülkelerinden, estetik ve sağlık hizmeti ihtiyacı doğrultusunda turistik faaliyetlere başlayacağı aktarıldı."
BİRAZ DÜŞÜNELİM...
Pota'nın eğitimcisi Recai Şeyhoğlu İtalya'dan yazdı:
Brindisi'ye 20 kilometre uzaklıktaki kıyı kasabasına serinlemeye geldik.
Barda tanıdığım Chiara ile laflıyoruz.
Chiara 30 yaşlarında ufak tefek bir bayan. Burada Sağlık Merkezi'nde çalışıyor.
İngilizceyi benim gibi Tarzanca konuşuyor..
Başladım.... Leonardo da Vinci'ye geldim.
"Mussolini'yi sevmem ama Raffael'i, G. Verdi'yi, Vivaldi'yi, Sophia Loren'i, Guallinao Gemma'yı, Paganini'yi severim" dedim.
Listeyi daha da kabarttım.
Hoşuna gitti.
"O..." dedi.
***
"Ya sen..." dedim. "Nazım Hikmet'i bilir misin?" "No..." "Yılmaz Güney'i ?" "No..." Fazıl Say'ı?" "No..." Oysa, Chiara'yı sevmiştim.
Öte yandan düşünmeye başladım:
"Niye bizim Vivaldi'miz, Paganini'miz yok?"
günün fıkrası
60-70 yaşlarında olduğu halde henüz 20'sinde olduğunu söyleyen kadın, bir toplantıda tanınmış bir profesöre sordu:
"Sayın profesör merak ediyorum doğrusu. Acaba yeniden diriliş diye bir şey var mı? İnanıyor musunuz?" "Elbette... Hiç şüphem yok.
Bakın siz 30 yaşında olduğunuz halde, 60-70 yıl önceki olayları adeta yaşamış gibi mükemmel bir şekilde hatırlıyorsunuz."