Yıllar sonra gördüm ilk gençlik arkadaşımı. Hiç değişmemiş, gözleri hariç. Sadece gözlerinden yaşlanır mı bir insan? Dünyanın en ihtiyar bakışlarıyla deliyor yüreğimi...
"Yuvam" dediği evde sevilmemenin, değer görmemenin, maruz kalıp içine attığı şiddetin gölgesi vurmuş gözlerine. Çocuklarından bile saklamaya çalıştığı mutsuzluğu apaçık ortada halbuki... Varsın anneleri 'suratsız bir kadın' olsun, yeter ki kötü bilmesinler babalarını.
"Babam yaşasaydı bana bunları yapamazdı" derken, küçük bir kız çocuğu oluyor yeniden. Bir erkeğin şiddetinden, başka bir erkeğin gücü sayesinde korunacağına inanmak!!!
Bu da bir yana, "Söyleyemezdin ki" diyorum. "Üzülmesin diye", "Başı derde girmesin diye", "Sağlığı bozulmasın diye"... Anne ya da baba; belli bir yaşı geçtiklerinde kıyabiliyor muyuz ki, derdimizi anlatabilelim...
Taş gibi oturuyor içime anlattıkları...
İki kız annesi bir arkadaşım arıyor. Dökülüyorum bir çırpıda.
"Anneler" diyor, "Erkek çocuk yetiştirirken çok dikkat etmeli." Bu şiddetin, bu sevgisizliğin kaynağı 'o adam'ları doğuran, büyüten kadınlar mı sahi? Ne kadar payları var bu kötülük ikliminde? Gelini dayak yedi diye "Oh olsun" deyip sevinen de var, oğluna lanet yağdıran da... Uzun uzun konuşuyoruz, çıkamıyoruz işin içinden.
Çıkılacak gibi değil...
Deniz'e sarılıyorum sımsıkı...
"Bak" diyorum, "Şimdi söyleyeceklerimi hiç aklından çıkarma. Bir gün aşık olacaksın, evleneceksin... Karına onu sevdiğini, değer verdiğini her zaman hissettireceksin, tamam mı? anlaştık mı?" Söylediklerimin ne kadarını anladı bilmiyorum ama hemen soruyor: "Babam sana hissettiriyor ama, değil mi?"
Anneler, babalar, erkek evlatlar...
Kadınların hayatı şiddetin ve sevgisizliğin gölgesinde yitip gitmesin diye, her birinize bir parça umudumuzu bağlamışız işte. Masum erkek çocukları, hoyrat adamlara dönüşmesin diye... Bir kadının mutsuzluğu bir evi, bir şehri, bir ülkeyi, nihayetinde dünyayı ele geçirmesin diye. Kadın gülerse, dünya güler çünkü. Ağlarsa, dünya ağlar... Bir gülüp bir ağlayan halimize bakıp da "Nasılsınız?" diye sorarsanız şayet;
"Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe..."
Umudum sizde
Eline silahın oyuncağını bile vermeden, cinsiyetine dair en ufak bir ayrıcalık tanımadan, sözgelimi yatağını kız kardeşe toplatmadan erkek çocuk büyüten anneler, umudum biraz da sizde...
Sevdigin kadar güçlüsün
Erkek dediğin güçlü olur" inancının ardına sığınarak niye kaba, hoyrat, merhametsiz, empati yoksunu erkekler yetiştiriyoruz hiç düşündünüz mü?
Çünkü;
Nezaket, sevgi ve merhamet "güç" ile birlikte anılmaz bizde.
Oysa ki;
Güçlü olmak; kendinden güçsüzü korumak, merhametle yaklaşmaktır.
Güçlü olmak; hiçbir şeyden korkmamaktır. Ki, korku ve sevgi yan yana yaşayamaz.
Formül basit: Korkan sevmez, seven korkmaz.
Bakmayın siz burun kıvırıp, dudak bükenlere...
Sevmek narinlik değil, güçtür aslında. Kötülüğe gücü yetmemek değil, iyiliği seçmektir güçlü olmak.
Güç ispatı çabasına girenler, hep güçsüzlerdir bu yüzden...
Hoyratlık ve merhametsizlik ise korkakların, özgüven yoksunluğu ve sevgisizliklerini bastırma çabasıdır sadece. Çevrenize çok iyi bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız...