• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Dilimin ucundaki hikayeler FİLİZ ÖZKOL

Dilimin ucundaki hikayeler

filizozkol@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05.12.2022, 00:00
Hikayelerimizle doğarız. Seçim hakkımız yoktur. Bize dayatılan bir senaryonun kahramanları olarak dünyaya gözlerimizi açtığımız anda başlar yolculuğumuz. Yabancı olarak ayak bastığımız bu evreni tanımaya çalışırız.
İlk aşklar, ilk heyecanla, ilk duygular, dokunduğumuz gördüğümüz her şey sıra dışıdır. Ailemiz bile yabancıdır. Ev içinde dolaşan insanları keşfetmeye çalışırız.
"Bana gülücükler gösteren bu kadın kim?
Ara sıra duyduğum erkek sesi bana ne söylüyor." Konu komşu akrabalar derken küçücük insan modelinin hayat öyküsü başlar seçmediği bir hayatta. Belki de seçiyoruz fakat hatırlamıyoruz.

GEÇMİŞ BİZİM AYNAMIZDIR
Çocukluk anılarımız çok önemlidir.
Geçmişe ait anılarımız sayesinde, dün ve bugün aynı kişi olduğumuza inanırız.
Varsa kardeşimizin doğumu, ilk öğretmenimiz, çocukluk arkadaşlarımız, çocukken oynadığımız oyunlar, ilk kez deneyimlediğimiz ve yapmaktan hoşlandığımız şeyler, aile üyelerimizle yaşadıklarımız, taşınma öykümüz, bir yakınımızın kaybı vb. deneyimler tıpkı parmak izimiz gibi tektir ve sadece bize ait olan anılardır.
Psikologların yorumuyla; Anne babanın rolleri, çocukluk döneminin ilk gizli anılarıymış.
Bu dönemin anılarının önemi, bireyin benlik, kişilik, psikolojik iyilik hali üzerine etkisi sebebiyle temel anılar olarak kabul ediliyormuş. Anılarımız ne kadar huzurlu ve mutlu ise o kadar sağlıklı düşünebilir, bir kişiliğe sahip olabiliyormuşuz.. Toplumsal sorunların kökeninde hep çocukluğumuza dayanan bastırılmış duygularımızın olumsuz aksı, yetişkinlikte psikolojik hastalıklarımızın temelini oluşturmaktaymış.
Geçmiş her zaman bizim aynamızdır.
Bitmeyen anılarımızda bizi mutlu eden muhakkak bir dolu sahneler vardır. Bazen içimizi acıtan gözlerimizi yaşartan, bazen de dudaklarımızda istemsiz gülümsemeler yaratan anılar. Yaşanan en kötü, en acı olaylar bile bir gün bize güzel şekilde dönebiliyor.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
Çocukluğumun yoğurtçusu. Yeni nesil bilmez, akşam saatlerinde omuzunda iki kefesiyle "Yoğurtçunuz geldi" diye yankılanan sesini hala özlerim. Bozacıyla yarış ederlerdi adeta. Arka bahçesi olan cumbalı evimizin kapı önünde tüm etnik kökenli komşularımızın muhabbetlerini biz çocuklar zevkle dinlerdik. İzmirli olmanın hep bir adım farkı vardı. Rum, Ermeni, İtalyan, Çerkez ve tüm Anadolu'mun insanlarıyla bir yürektik. Mardinli Kadriye hanım teyzemiz vardı. Evinin avlusuna dokuma tezgahı koymuş halı dokur satardı. Ekmeğini emeğiyle kazanırken komşularımızın ve bizim göz bebeğimizdi. Pekmezli ekmeklerinin tadını hala unutamam. Bakkalımız Hüseyin efendinin kibarlığı ve sevecenliğiyle çocuk kalbimizi nasıl da feth etmişti.
Bayramlarda iki kavanoz akide şekerini bol bol biz çocuklara dağıtırken bizim sevincimiz onun gözlerinden yaşlar boşalmasına neden olur, küçük yaşta kaybettiği minik oğlunun ruhuna bizden dua isterdi. İlk Fatiha suresini ondan öğrenmiştik.

YENİ ESKİYİ ÖZLETİYOR
Eski sokaklar yenilenmiş yeni bir hayata gözlerini açmış olsa da, Arnavut kaldırımlarının sesiz çığlıklarını duyar gibi oluyorum.
Semt pazarlarının yeri değişmiş, yapılan koca binaların altında can çekişmeye bırakılmış.
Yaz akşamlarının açık hava sinemalarında izlediğimiz filmlerin anıları ve çoğu bu dünyadan göçmüş insanların ses yankıları kulaklarımızda çınlıyor. Eskiden duyardık büyüklerimizden devir değişti ne günlere kaldık diye. Anlaşılan her dönem bir önceki dönemi özletiyor. Beynimizin derinliklerinde ne çok hikaye var. 'BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ' diyebiliyorsak ne mutlu bize.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA