Malum konumuz deprem... Türkiye'miz büyük bir acıdan geçiyor.
Öyle böyle değil. Her yer toz duman. Televizyonlar uzmanlardan geçilmiyor.
Bazen iyi niyet bazen de, "Meydan bana kaldı bilgilerimizi gösterelim" havasında felaket tellalları gibi ortalıkta dolaşıyorlar.
Durumu en kısa zamanda toparlanmak için harcayacağımız enerjiyi muhabbete döktük gibi geliyor. Yankıları bir türlü kesilmeyen ve artçı depremlerin de bitmeyen durumlarının sonuçlarından yılmış durumdayız.
Her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor.
Medyanın yazılı ve sözlü kalabalığı arasında bir takım söylemleri, cımbızla çekip kendimize göre yorum yapmaktan bıkmadığımız şu günlerde, biraz sağduyulu düşünmeye ihtiyacımız var sanırım. Herkes kendince eminim iyi niyetlidir. Söz konusu olan; tek bayrak altında yaşadığımız vatan toprağımızı idare eden yöneticilerimizi desteklemek zorundayız. Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için diyerek geçmiş olayları geride bırakarak 'El ele' olmanın zamanının geldiğinin sinyalleri verilmiş durumda. Kaldığımız yerden devam derken, yorgunluğumuzu acımızı anlatacak kelime bulamıyoruz.
KUTUPLAŞMA ZARAR VERİR
Kutuplaşmayı sürdürmenin faydadan çok zarar getirdiğini görüyoruz. Ülkemizin geleceği ve dünya üzerindeki menfaatlerimiz için hep birlikte hareket ederek, tüm iyi niyetimizi birbirimize yansıtmak zorundayız.
Olaylara bilgece bir yaklaşım getirmek istemiyorum. Sadece mantıklı ve akılcı düşünmeliyiz. Türkiye, çok sesli bir orkestra gibidir. Herkesin bir müziği ve notaları farklıdır. Herkes kendi arkısını çalıyor işte.
Sadece ülkenin yararına fayda getirecek her türlü hizmeti bağrımıza basarak kabul edelim. Yardımlaşma kaoslarında bile başıboş söylemler kol geziyor.
Ülkemizin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.
Her ne kadar dış ülkelerden gelen yardımların altındaki iyi niyete teşekkür etsek de, her yardım gelecekteki gizli bir talebin sinyalleri olabilir. Kendi yaralarımızı bir an önce kendimiz sarmak zorundayız.
Bu bizim insanlık borcumuz. Tıpkı, namus ve şeref gibi. Birçok insanın geçmiş kayıtları silindi. Onların artık ileride anlatacak hiçbir güzel anısı olmayacak. Evsiz ve barksız kaldılar.. Daha ne kadar zaman çadırlarda yaşayacaklar. Hijyenden uzak bir insan bedeni ne kadar süre dayanabilir. Ülkemizin yedide biri yok. Başka ülkelerin yüz ölçümleriyle karşılaştırırsak, kocaman bir ülke toprağımızda yaşam kayıp. Lütfen kargaşayı bırakalım ve yeniden hayatımızı kuralım. Bu bölgede yaşayan acılı insanlarımızın yaralarını tedavi ederek günümüzün şartlarına getirelim. Öylesine bitkinler ki; bizim ülkemizin cesaretine bir kere daha hayran olmamak elde değil. Başları dik ve acılarına sahip çıkan özel bir milletiz. Gücümüzü birleştirelim ve dünyaya örnek olalım.
KENDİMİZİ ARINDIRALIM
Güneydoğunun kaderi baştan yazılıyor.
Gereksiz konuşmaların zamanı değil. Halkın yardıma ihtiyacı var. Konuk gittiğimiz yerlerde bile rahat edemediğimiz ve evimizi özlediğimiz zamanları düşünelim. Bu insanlar asla rahat edemeyecekleri ortamlarda yaşıyorlar. Sıcacık yuvalarında sevdikleriyle yaşadıkları zamanları düşünerek, acılar içinde kıvranırken bizim mutlu olmamız nasıl mümkün olabilir. İç politikamızı sağlıklı tutmak lazım. "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözü bu durumda da geçerli.
Kırgınlıklar ve kızgınlıklar olabilir. Metabolizmamızı yoran düşüncelerden kendimizi arıtalım ve hep birlikte ülkemizin sorunlarını sahip çıkalım. Hepimizin çorbada tuzu olsun. İstanbul'da yaşayanlar bilir. Zincirlikuyu mezarlığını kapısında yazılıdır, "Her canlı ölümü tadacaktır." Hayatın ne kadar sanal olduğunu her geçtiğimde iliklerime kadar hissederim. Kalbimizi ve dostluğumuzu birbirimize açarak, öteki dünyaya bırakmayalım.
Haydi bakalım, "YENİDEN BAŞLASIN" diyelim mi ?
Yeniden başlamak için asla geç değildir... (anonim)
