Body horror deyimi, korku sinemasının bir alt türü olarak kendine az sayıda olsa da sağlam bir yer edinmiştir. John Carpenter' dan The thing, David Cronenberg'den The fly, bu türün en bilinen yapımları olmuştur. Özellikle Cronenberg, nerdeyse tamamıyla beden korkusu üzerine çalışmıştır. Geçen yıl izlediğimiz (her ne kadar kapitalizmin kadın bedeni üzerindeki tahakkümünü metaforla anlatan bir yapım olsa da) çok ses getiren yapım, The substance, bu türü tekrar gündemimize sokmuştur.
Bu tür, korku türünün 'kanseri' olarak kabul edilebilir. İçinde bulunduğumuz beden, dışarıdan bir düşmana ihtiyaç duymayacak kadar bize yabancılaşır. Belli bir katil barındırmayan bu türün en korkunç yanı da budur. Umut, tamamen dışarıda kalmıştır. Zira düşman kendi bedenimiz olduğunda, kaçılacak bir yer yoktur. Bu bağlamda bilimkurgu korku klasiği Alien serisi de (göğsü patlatıp çıkan parazit bir yaratık) bu alt türe sokulabilir.
ÜVEY EVLAT
IMDB film sitesine girdiğinizde izleyicilerin korku filmlerine asla 10 puan vermediğini göreceksiniz. Adeta 'üvey evlat' olan bu tür, -eğer çok başarılı ise 6 ile 7.5 arasında bir puan alır. Ortalama bir korku filminin puanı 5'tir. İşte bu yıl 7 puanın üzerine çıkan yeni bir korku filmi salonları doldurdu. Together, yani Türkçe ismiyle, 'Birlikte'! Düşük bütçeli bu film, yazının başından beri konumuz olan vücut korkusu alt türünün çok başarılı bir örneği. Michael Shanks'in bu harika yapımı hakkında ne söylesek filmin büyük sürprizini açık etmiş oluruz.
ÜÇ KİŞİLİK KADRO
Doğaüstü bir temaya sahip bu korku filmi, dini söylencelere hafiften değinen çarpık bir tarikat filmi olarak da değerlendirilebilir ama bu tema çok öne çıkmamış. Toplam üç kişilik oyuncu kadrosuyla 1 saat 45 dakikalık süresini hiç hissettirmeden akıp gidiyor. Bünyesinde bir iki mide kaldıracak sahneye sahip bu film, sizi korkutmasın. Kan revanı gözünüze vurmuyor. Eğer The substance'a dayanabildiyseniz buna da rahatlıkla dayanırsınız. Yönetmen harika bir şekilde atmosfer kuruyor.
FİNAL SAHNESİ
Sinema tarihine geçecek final sahnesinden sonra ise aklınızda asla bir korku filmi kalmıyor. Yönetmenin en büyük başarısı da burada! Bu kadar rahatsız edici bir film, sizin aklınızda artık aşka, adanmışlığa, sevgiliye içini korkusuzca açmaya yönelik dev bir metafora dönüşüyor.
Filmin sonunda sorduğu soru çok net: 'Birine gerçekten yaklaşmak için önce kendimizi parçalamamız mı gerekir? ' İnsan bazen sadece korktuğu şeyle bütünleşerek kendisi olur. Korku filmi sevmiyorsanız bile bu muhteşem alegoriyi garip bir aşk filmi deneyimi olarak beyazperdede izleyin.
