Yönetmen James Gunn'a emanet edilen DC evreni en merak edilen ilk meyvesini verdi. Her ne kadar gişe anlamında çok başarılı olsa da yeni Süpermen, izleyiciyi tam anlamıyla ikiye böldü.
2025 yapımı Süpermen'de pelerin, fazla bilinmeyen genç oyuncu David Corenswet'e emanet edildi. Tabii bu durum, kahramanla çok özdeşleşen Henry Cavil hayranlarını gereğinden fazla üzdü. Dolayısıyla yeni süper oyuncumuzdan bahsederek başlayalım. Bana göre bu yapımın en/tek iyi yanı oydu. Yeterince yakışıklı ama biraz fazla masum görünümlüydü.

PREMATÜRE
Yeni prematüre (!) Süpermen, hem sima hem de duygusal tepki bakımından fazla olgunlaşmamış görünüyordu. Zack Snyder'in karanlık tonlu versiyonundan sonra bu daha aydınlık ve insani görünüm bilinçli bir seçimdi belli ki. Üstelik film, kahramanın gelişim öyküsüne hiç yer vermeyerek direkt sizi maceranın içine atıyor. Yönetmenin bu tercihi her ne kadar bıktığımız bir şeyi bize tekrar izletmemek anlamına gelse de karakterlere duygusal yatırımı sıfırlıyor. Gunn, bize eski yönetmenlerin hazırladığı bir yemeği tekrar ısıtıp veriyor. Yani mirasyedi bir film bu. Bu yüzden de prematüre kavramını kullandım.
ANLATI
Filmin aydınlık renk paleti, Christopher Reeve'li ilk serinin umut dolu atmosferine bir selam ve geri dönüş olarak görülebilir. Bu durumu sevdim ama hikaye sanıldığı kadar umut dolu değil çünkü dünyanın umudu olan kahramanımız dayağa doymuyor. Bu yüzden 2 saati aşkın bir sürenin neredeyse bir buçuk saatinde sürekli dayak yiyen ve inleyen bir kahramana dünyanın ne kadar ihtiyaç duyduğunu sorgulayabiliriz. Hele ki zaman zaman süper köpeği Kripto tarafından kurtarılan bir kahramanın dünyayı zalimce ele geçireceği düşüncesi bu anlatıyla komik olmaktan ileri gidemez.
KAVRAMLAR
İkonik düşman Lex Luthor'a Nicholas Hoult hayat veriyor. Ortalama bir performans olsa da Gene Hackman kadar esprili veya Kevin Spacey kadar tehditkar bir karakter çıkmamış ortaya. Durum oyunculuk bazında böyle olsa da yazılan Lex karakteri (bir tür şeytani Elon Musk ) bilimi yutmuş, bütün çıkarmış gibi bir tip. Adam dünyada her tür bilimsel gelişmeyi mümkün kılmış, Süpermeni yenecek güçte kahramanlar üretmiş, yetmemiş bir de boyutsal hapishanede (sembolik bir Guantanamo) binlerce tutsağa sahip. Hala işi gücü yok, dünyada savaş çıkarıp Süpermen'e diz çöktürme derdinde... Bu yüzden filmde bilimsel kavramlar havada uçuşuyor. Cep evrenleri, anti proton nehirlerinden falan sanki köşedeki pideci kayıtsızlığıyla bahsediliyor.
ADETA BİR SENTEZ
Boravia savaşı hadisesi sanki Rusya Ukrayna ya da İsrail Filistin savaşlarının bir sentezi gibi. Güncel olmak adına konu sık sık dağılıyor. Tek ve basit bir öyküyü iyi şekilde anlatmak yerine film, tüm tuşlara aynı anda basmak uğraşısında başarısız oluyor. Politik yanıyla komik yanını çok dengeleyemiyor. Bir yandan da her yerden gerekli gereksiz yan karakterler fışkırıyor. Üstelik bunlar sayısız süper kahraman filminden ezberlediğimiz karakterler de değil. Sadece bir avuç fanatik çizgi roman düşkününün bilebileceği yan sanayi karakterler Süpermen'e sahne bırakmıyor. Bunca karakter enflasyonu özellikle Lois Lane ve Süpermen'in romantizm süresini tırtıklıyor.
Bu yeni yapım sadece uçma ve dövüş sahneleriyle fark yaratsa da tüm zamanların en kötü, en dağınık süpemenlerinden biri oluyor. (Eğer yoldan çıkmış süper insanlarla ilgili iyi bir yapım izlemek isterseniz Boys dizisini öneririm.) Bu haliyle James Gunn, çok başarılı olduğu Guardians of the Galaxy serisinin formülünü Süpermen'e uygulayıp başarısız oluyor.
