Büyük fikir adamımız Nurettin Topçu'nun "Vaaz ve Dua, Vaizlere Konuşma" adıyla yeni çıkan kitabından alıntılar yapmaya devam ediyorum:
"Bir diğer incelemeyi Yahudi filozofu Fransız Durkheim yaptı. O da geçen asrın sonlarında (1890'lar) Fransa'nın iki şehrinde intiharların azalıp çoğalması hakkındaki istatistikleri inceledi. Gördü ki 15-20 sene içerisinde tahsil ilerledikçe intiharlar artıyor. Bu ona hayret verdi; tahsilin ilerlemesi niçin intiharları artırsın? İncelemesini derinleştirdi, gördü ki o devirde, orada yapılan tahsil dini itikatları zayıflatıcı mahiyetteymiş. Tahsilin ilerleyişi dini itikatları zayıflatıyor, dini itikatlar zayıflayınca intiharlar çoğalıyor. Şu halde insanı intihardan koruyan kuvvet, ruh kuvveti dini kaynaktan geliyormuş. İntihar adlı büyük eserinde bu sorunun cevabını verdi." Günümüzde beden sporları, vücut bakımı, vücut geliştirme gittikçe önem kazanıyor. Bunun için pek çok salonlar ve merkezler açılıyor. Nurettin Topçu'nun bu konuda ilgi çekici bir yorumu var, şöyle diyor: "Esasen maddeye tapan bir asrı yaşıyorsunuz. Bütün hayranlık beden ibadetinden başka bir şey olmayan sporla sinemaya çevrilmiş bulunuyor. Sporun bu kadar ilerlemesini şaka zannetmeyin, ciddiyetle karşılayın. Her medeniyetin yıkılışında cemiyet spora kendini veriyor yani vücut takdisi, vücut ibadeti, vücuda ibadet yapıyor... Yunanda böyle oldu, Roma'da böyle oldu. Avrupa medeniyeti de yıkılmaktadır."
DİN GÖREVLİSİ DOKTOR SAYILIR
"Dinsiz insan yarım adamdır. Allahsız insan, insan bile değildir, şekil balonundan insan da, bir bedbahttır. Onun bedbaht olduğuna acımalısınız. Ve siz onun doktoru olacaksınız, doktor hastasına sitem etmez; ne kötü hastalık, sen buna neden uğradın diye kızmaz, bağırmaz, sövmez, dövmez. Aynen öyle olacaksınız; bedhahtır, ona uzanır, ona ulaşır, onun tedavisine çalışırsınız. Ve [doktorun] ilacında siyaset yoktur, dosdoğru lazım olan ilacı verir. Hastanın o ilacı kaldırabileceği ölçüyle, sırasıyla verebilir ama dosdoğru ilacı verir, siyaset yapmaz, dalavere yapmaz, pazarlık yapmaz. Böyle doktor olduğunuza inanın." Topçu'ya göre vaaz ve hutbe ne hitabettir, ne şiddet ve tehdittir. Ne methedicilik ne de iddiadır. Allah'a yaranma yarışıdır, ibadettir. Ve çok ince bir noktayı hatırlatır: "Siz kendi istediğinizi değil, Allah'ın emrini telkin etmeye dikkat edeceksiniz."
CAMİ ADABI
"Bir de namaz zamanına dikkat edilmelidir, bazı kereler vaiz veya hafızlar namazdan evvel, bilhassa cuma namazında, ezan okunduktan sonra, nice zaman daha [vaaza, okumaya] devam ediyor. Ezan okunduktan sonra namazı geciktiriyor. Bu, camilerin adabına hürmetsizlik, dikkatsizlik ve işi ciddiye almamak gibi oluyor. En ciddi müessesede olduğu gibi ezan okunmaya başladığında vaiz vaazı durdurmalı, cemaat biraz da ezanı dinlemeli ve namaza öyle kendine gelerek girmelidir." Konuşması boyunca Nurettin Topçu'nun tevhit inancını ve Hakk'a teslimiyet duygusunu sıkça vurguladığı görülür. Sözlerini şu beyitle bitirir: Koy bu felek ne türlü cefa kılsa safadır ha safadır ha. Can gözüyle her gördüğün Huda'dır ha, Huda'dır ha.
