Kamil-Hilal Uğurlu'nun'nun Kıbrıs Şehrengizi kitabından yaptığım alıntılar bu yazıyla son buluyor.
Yazarlar Lefkoşe'deki Mevlevihane hakkında şu bilgileri veriyorlar: Kıbrıs Mevlevihanesi geniş bir arazi üzerine kurulmuştu. Burayı Emine Hatun adlı varlıklı bir hanım bağışlamıştı. Üzerinde konut ve bahçeler olan büyük bir yerdi. Bugünkü durumuyla eski yapı kompozisyonundan sadece semahane, Mevlevi dervişlerine ait 16 mezarlı bir türbe, avlusunda bir çeşme kalmıştır.
Kıbrıs Türklerinin bir bölümü, 1925'te Türkiye'de tekke ve zaviyelerin kapatılma kararına burada uyulmasını ve buranın da kapatılmasını istediler. İngiliz yönetimine başvurdular. İngiliz yönetimi bunu reddetti ve Halep'ten burası için bir şeyh yollanmasını talep etti. 1952'de son sema ayini yapıldı. Son postnişin Şamlı Selim Dede de 1954'te vefat edince, Mevlevihane'nin fonksiyonu sona erdi.
1960 yılında İnönü Meydanı'na bakan cephesine ticari birimler yapıldı. 1963'te Rum saldırıları başlayınca evi-barkı yıkılan mağdurlar gelip buraya sığındılar.
Mevlevihanenin bir bölümü kimsesiz çocukların barınmasına tahsis edildi.
Kalan diğer bölüm ise "şehitlik"yapıldı ve harekât şehitlerine ayrıldı. Yakın tarihlerde burasının bir müzeye dönüştürülmesi düşünüldü. Merhum Mehmet Önder (Türkiye'nin eski kültür müsteşarı) önder oldu ve Kıbrıslı Türklerden etnoğrafik eşya toplandı. 500'den fazla, değeri olan obje bir araya getirildi ve Mevlevihane 1963'te müze oldu. Şimdi senede bir gün, Şeb-i arus'ta burada ney üflenir, kudüm vurulur ve Dede Efendi'nin, Itri sema ayinleri ikliminde sema yapılır.
KIBRIS EŞEĞİ
Kıbrıs'ın Karpaz bölgesinin eşekleri meşhurmuş. Bu hayvanlar boylu poslu, diri güçlü ve daha çok binek olarak kullanılırdı. Kıbrıs'ın önemli ihraç mallarından biriydi. Rahmetli Rauf Denktaş'ın söylediği ilgi çekici bir söz var, dermiş ki:
"Kıbrıs'ın tek yerlisi Kıbrıs eşeğidir." Osmanlı'nın son dönemlerinde paşalardan birinin Kıbrıs'a gitmesi gerekmiş. Giderken veda babında Sadrazama uğramış ve "Ne emredersiniz? Sizin için Kıbrıs'tan ne getireyim efendim?" diye sormuş.
Sadrazam da laf olsun diye "Kıbrıs'ın nesi meşhursa onu getir." demiş. Paşa geri döndüğünde geldiğini haber vermek üzere Sadrazama uğramış. Sadrazam sormuş: "Hani bana Kıbrıs'ın en ünlü şeyini getirecektin?" Paşa mahcup olmuş ve konuşmuş: "Efendim, özür dilerim, aslında düşündüm de. Oranın en meşhur şeyi eşeği. Getirecektim, unuttum. Vallahi şimdi sizi görünce hatırladım." Sadrazam bozuntuya vermemiş: "Üzülmeyin paşa hazretleri. İşte siz geldiniz ya, yeter. İnsan unutabilir."
KIBRIS ŞARABI
Ve Kıbrıs, kadim zamandan beri bağlarıyla, üzümleriyle ünlü bir adaydı.
Dünyanın en makbul üzümlerini ada halkı yetiştiriyordu ve bu güzel üzümle ilgili bir kültür teşekkül etmişti. Şarabın en halisi, lezzetlisi Kıbrıs'ta yapılıyordu.
Kıbrıs'ın fetih talimatını veren II. Selim, şehzadeliği sırasında bir Yahudi tanımıştı:
Yasef Nassi. İçkiye biraz düşkün olan şehzadeye sunduğu harika Kıbrıs şarabı, Selim'in pek hoşuna gidiyordu. Bir gün bu şarapla kafası mest iken Selim Yasef'e "Kıbrıs'ı alırsam seni oraya kral yapacağım" dedi. Kıbrıs alındı fakat Sokollu'nun dirayetiyle Nassi oraya kral olamadı. Bu adam Osmanlı sarayına nüfuz ederek mali işleri kontrolüne alan ve devletin zayıflamasına yol açan biridir. (Bkz, burada 26 Aralık 2023 tarihli yazımız)
