"Neyzenlerin Kutbu" diye anılan Niyazi Sayın (1927-8 Ekim 2025) hakkında yazılanlardan derlediğim bir demeti sunuyorum:
Yirmi yaşında, 1947 yılında, bir gün mahalle camisinin minaresinde okunan ikindi ezanıyla sarsılır. Kimin okuduğunu öğrenmek ister. Namazdan sonra mahallenin büyüklerinden Mustafa Düzgünman'ı görür ve ezanı kimin okuduğunu sorar. O, ezanı kendisinin okuduğunu söyledikten sonra, "Bizim evde dini eser meşk ediyoruz, eğer istersen sen de gel!" der. Bu davet, Niyazi Sayın için yepyeni bir aleme, musiki alemine açılan kapı olacaktır.
Düzgünman'ın aktar dükkanı, Sayın için hem dini eserleri meşk ettiği bir sanat atölyesi hem de bir irfan ocağıydı. Burada ebru, fotoğrafçılık, tesbihçilik, sedef kakmacılığı gibi birçok zanaatın inceliklerini öğrenirken, aslında sanatlar arasındaki ortak ruhu keşfetti.
Niyazi Sayın sadece bir müzisyen değil, sanat yoluyla kamil insana ulaşma idealini benimsemiş bir "hakim"dir. Nefesini sanatla, ahlakla ve irfanla yoğuran büyük neyzen Niyazi Sayın; neyin sesinde insanın iç yolculuğunu, ayrılıktan vuslata uzanan bir arayışı dile getirdi. Onun nefesi, sadece bir müzik değil, gönüllere işleyen bir dua, çağlar ötesine süzülen bir sırdı.
SANAT VE AHLAK
Her biri tek başına bir insan ömrünü doldurmaya yetecek olan o kadar sanat ve zanaatte "üstad" olan Niyazi Sayın'ın belirgin özelliği şudur: Çok sevdiği Mesut Cemil'in, Tamburi Cemil Bey hakkındaki "Babamın ahlakı musikisinden üstündür" sözünü kendine hayat düsturu edinmiştir. Niyazi Sayın, sanatta gayenin cemiyete ahlaklı insanlar yetiştirmek olduğunu her fırsatta söylerdi. Ona göre, üstün ahlaka sahip olmayanlar, sanatta başarılı olamazlar. İnsanın karakteri sanatında kendini hemen belli eder. Gerçek sanatkarlar kalpleri temiz ve "cümle yaratılmışa" karşı sevgiyle dolu kimselerdir. Kısacası, sanatı aşkın ve ahlakın dışında düşünmek mümkün değildir.
Niyazi Bey' e göre bizdeki Karagöz tasavvufi eda ve mana ile oynatılır. Maalesef Karagöz oynatanların çoğu bunun farkında değiller. Karagöz baştan aşağı tasavvuftur, perde gazellerinin hepsi tasavvufidir. O Ehli beyt muhabbetiyle de doludur. İfadesine göre, Ehl-i beyt sevgisi Allah'ın emridir Kuran-ı Kerim'de "Ben sizden hiçbir ecir istemiyorum, ehli beytime muhabbet ediniz" buyrulur. (Şura, 23)

EVİ SANAT MÜZESİ
Niyazi Bey'in Doğancılar'daki evine adımınızı atar atmaz kendinizi başka bir zamanda ve zeminde hissedersiniz. Çoğu sanat eseri vasfı taşıyan eski eşya ile tıka basa doludur. Tablolar, büyük hattatların levhaları ve fotoğraflarla bezenmiş duvarlarda boş yer yok. Niyazi Sayın sporla da meşgul oldu, Fenerbahçe'de futbol oynadı.
Sağlığında kıymeti bilindi, prestijli ödüller verildi, "Yavuztürk Niyazi Sayın Kültür Merkezi" onun adını taşımaktadır.
1968-69 olmalı, Boğaz'da Ekrem Hakkı Ayverdi'nin kira ile oturduğu bir yalıda bir zikir ziyafeti vardı. Niyazi Sayın'ı ilk defa orada gördüm. Muhteşem ney'i ile zikre revnak verdi. Zakirbaşının ilahileri ile birlikte ney nağmelerinin de yer aldığı bir zikir meclisine ilk ve son olarak o akşam şahit olmuştum.
Ruhu şad mekanı cennet olsun.
