1925 Kasım'da Türkiye hudutları içindeki bütün tekkeler kapatıldı. Tekkeler tasavvuf inanışının yaşandığı ve uygulandığı mekanlardı. Asırlardır her kesimden insanın eğitildiği; huzur, güven ve ruh selameti aradığı yerlerdi. Osmanlı toplumunun içine düştüğü gerilemeden elbette tasavvuf kurumları da payını almıştı. Ama İsmail Kara'nın kanaatine göre kesinlikle sanıldığı/sunulduğu gibi "çökmüş-çürümüş" değildi. Tekke ve zaviyelerin kapatılması ve tasavvufi alanın yasaklanması, şüphesiz bütün topluma tesir etti. Ancak o sırada tekke şeyhi görevindeki kimseleri daha derinden etkiledi. Bu insanlar asırlardan beri var olan bir geleneğin merkezinde idiler. Onların tolumda bir itibarları vardı; bu bir anda sıfıra indiği gibi, ilgi alanları da yasaklandı. Hatta bazıları geçim sıkıntısına düştüler.
HİKAYESİ YAZILMADI
Bu köklü değişikliğe eli kalem tutan şeyhlerin tepkilerini değerlendiren Mustafa Kara: "O günün atmosferi müsait olsaydı, bu şahıslar hatıralarını rahat bir zeminde yazabilseydi, elimizde çok renkli malzemeler olacaktı. Ne yazık ki bundan mahrumuz." der ve şöyle bir tasnif yapar: Şeyhlerin bir kısmı, biz zuhurata tabiyiz ve olanda hayır vardır diye düşündü. Bazıları çok üzüldü, dini-tasavvufi hayatın çökmesiyle toplumun da çökeceğine inandı. Bir kısmı gelir kaynaklarının kesilmesi sebebiyle geçim telaşına düştü. Bir grup sufi "lutfun da kahrın da hoş" diyerek olaylara tebessümle baktı. Hadiseyi "hikmet-i hükumet" gözüyle görüp susmayı tercih edenler vardı. Takrir-i sükun ve İstiklal Mahkemeleriyle çalkalanan bir vasatta bir grup derviş de korkusundan sustu. Aslında tarikat çevrelerinin aleyhine işleyen bir statü kaybı meydana gelmişti. Bu kayıpların mümkün olan en yüksek seviyeye çıkması için devlet erkanı ve siyasi merkeze yakın olan yayın organları yoğun bir karalama ve aşağılama kampanyası yürüttüler. Bunun izleri günümüze kadar ulaştı.
BİRKAÇ ÖRNEK
Konya Mevlevi Dergahı son postnişini Abdülhalim Çelebi'nin başlangıçta Cumhuriyet rejimi ile arası çok iyiydi. Türk kurtuluş savaşına maddi manevi katkıda bulundu. Milli savaş harekatını bütün varlığıyla destekledi. 23 Nisan 1920'de birinci reis vekili seçildi. İstiklal Madalyası sahibidir. Kendisine 1924'te açılan ikinci mecliste yer verilmedi. Tekkeler kapatılınca Abdülhalim Çelebi Konya'dan ayrılıp İstanbul'a gitti. Tepebaşı Bristol Oteline yerleşti. Kaldığı otelin balkonundan düşerek komaya girdi ve 49 yaşında vefat etti. Yenikapı Mevlevihanesi'nin son şeyhi Abdülbaki (Baykara) Dede iyi yetişmiş bir entelektüel idi. 1925'te tekkeler kapatıldığında 42 yaşında ve en verimli çağındadır. Tekkelerin kapanmasından en çok etkilenenlerden biridir. Kanunun yürürlüğe girmesiyle bir ömür geçirdiği tekkesinden çıkarıldı, görevinden uzaklaştırıldı, bütün faaliyetlerine yasak kondu. Geçim sıkıntısına düştü. Artık hayat yükü çok ağır gelmeye başlamıştı. Astım hastasıydı, 28 şubat 1935'te 52 yaşında vefat etti. Ahmed Remzi (Akyürek) Dede 924'te Üsküdar Mevlevihanesi şeyhliğine getirildi. Bir yıl sonra tekkeler kapanınca Üsküdar Selimağa Kütüphanesi müdürlüğüne tayin edildi. Kendisinin tamir ettirdiği Mevlevihanede kayd-ı hayat şartıyla oturma imkanı verildi. Ömrünün son günlerinde memleketi Kayseri'ye gitti. 1944'te orada vefat etti. (Devam edecek)
