Göztepe, ikinci yarının hemen başında Taha ve Juan'ın adeta klas kokan golleriyle üç puanı cebine koyarak Avrupa serüvenine hız kesmeden devam etti. Özellikle ikinci yarıdaki oyun iştahı ve temposu, bu takımın hedefinin tesadüf olmadığını bir kez daha gösterdi.
İlk yarıda üstün olan taraf yine Göz Göz'dü ancak final paslarındaki eksiklikler, skora yansımayı geciktirdi. Orta sahada Miroji zaman zaman fazla top kaybı yapmasına rağmen takımın dengesini bozan değil, oyuna temas eden isimlerden biri oldu. Buna karşın takımın gerçek dinamosu her zamanki gibi Antoni Deniz'di. Sahada kaybolan her boşluğu kapatan, gerektiğinde savunmaya gerektiğinde hücuma destek veren bir maestro gibiydi.
Bu maçın bir başka öne çıkan yanı ise sağ kanattı. Arda'nın çizgideki sağlam oyunu ve onunla müthiş uyum yakalayan Taha Altıkardeşler, sahanın en çok alkış alan ikilisi oldu. Hem savunmada doğru pozisyon aldılar hem de hücuma çıkışlarda büyük enerji kattılar.
Bu ligde istikrarını en iyi koruyan takımın Göztepe olduğunu söylemek abartı olmaz. Bulgar teknik direktör Stanimir Stoilov, işler çok zora düşmedikçe kadroyu bozmayan, ritmi sürekli sabit tutan bir anlayışla çalışıyor. Takımın düzeni adeta bir makinenin dişlileri gibi kusursuz işliyor. Eğer devre arasında doğru takviyeler yapılırsa, bu ligde Göztepe'nin yenemeyeceği takım yok gibi duruyor.
Gelelim taraftara…
25 bin kişilik Antalya Stadı'nda takımlarını yalnız bırakmayan, 90 dakika boyunca susmadan destek veren o muhteşem Göztepe tribünleri… Onlar sadece takımın değil, bu başarı hikâyesinin de görünmez kahramanları. Böyle bir atmosferde oynayan oyuncunun motive olmaması mümkün değil.
Göztepe, sahadaki kararlılığıyla, kenardaki sakinliğiyle ve tribündeki tutkusu ile Avrupa yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu hikâyenin sonu, belki de yıllar sonra bile hatırlanacak bir başarıya dönüşebilir.
