İzmir İl Müftülüğü Cezaevi Vaizi Mahmut Yağız, Allah'ın dinini, İslam'ı öğrenmek, anlamak ve yaşamak için, Kur'an'a ve Resulüllah'ın sünnetine beraber ve bütüncül bir bakış açısıyla bakmak gerektiğini belirtti. Kur'an ve sünnetin ayrılmaz bir bütün olduğunu ayet ve hadisler ışığında anlatan Mahmut Yağız şunları söyledi:
Allah (C.C.) insanoğlunu değerli bir varlık olarak yaratmış, sayısız maddi, manevi nimetler ihsan buyurmuştur. Buna mukabil insandan, iman etmesini, kulluk etmesini istemiştir. Allah'a kulluk vazifesini yapabilmek için de ilim, akıl ve irade vermiştir.
Allah'ın kuluna merhameti gereği onu her türlü batıl inançtan kurtaracak olan ve sonsuz saadete kavuşturacak son ilahi kitap, hidayet rehberi Kur'an'ı indirmiştir.
Kur'an'ın anlaşılması için Allah (c.c). Hz.
Muhammed'i peygamber olarak vazifelendirmiş ve O'nu örnek olarak göstermiştir:
"İçinizden Allah'ın lütfuna ve ahiret gününe umut bağlayanlar, Allah'ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlüllah'ta güzel bir örneklik vardır." (Ahzap /21)
ALLAH VE RESÜLE İTAAT
Yaşadığımız şu fani dünyada Allah, kullarını çeşitli vesilelerle imtihana tabi tutacağını bildirmiştir. "Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O güçlüdür, çok bağışlayıcıdır". (Mülk /2) Bu imtihanda başarılı olmak için Kur'an'a ve Hz. Muhammed'in sünnetine tabi olmaktan başka bir kurtuluş yoktur. Asrı saadetten günümüze kadar, müslümanlarca dinimizin tüm öğretilerinin birinci kaynağı Kur'an, ikinci kaynağı ise Sünnet kabul edilmiştir.
Muâz'ın b. Cebel (r.a.) Yemen'e gönderilirken Resûl-i Ekrem ile aralarında geçen şu diyalog meşhurdur: Muâz, (r.a.) önce Allah'ın kitabına göre hükmedeceğini, aradığı delili Kur'an'da bulamazsa Resûl-i Ekrem'in sünnetini dikkate alacağını, aradığını orada da bulamazsa kendi kanaatine göre hüküm vereceğini söyleyince Hz.
Peygamber memnun oldu ve Resûlullah'ın elçisine Resûlullah'ı hoşnut edecek şekilde cevaplar verdiren Allah'a hamdetti (Ebu Davud, 'Akzıye', 11; Tirmizi, 'Ahkam' 3).
SÜNNET, KURAN'IN TEFSİRİ
Sünnet, Kur'an'ın açıklaması ve tefsiridir.
İlk müfessir de Hz. Muhammed'dir.
İbadet ile alakalı olan bir ayet indiğinde o ibadetin nasıl yapılacağını bizzat öğretirdi.
Efendimiz (S.A.V.) namazların kaç rekât olduğunu, nasıl kılınacağını, zekâtın hangi mallardan ne kadar, ne zaman ve nasıl çıkarılacağını, orucun nasıl tutulacağını, gıdalardan hangilerinin helal hangilerinin haram olduğunu ve Kur'an'da ayrıntısı zikredilmeyen, gerek ibadetler, alışveriş, sosyal ilişkiler, gerekse ölüm, kıyamet, cennet, cehennem gibi itikad'i meseleler ve daha birçok mesele izaha muhtaçtır.
Tüm bu hususları, Efendimiz (S.A.V.) Allah'ın kendisine verdiği yetkiyle (Nahl S.
/ 44) açıklamıştır. Resulüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "...Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz siz de öyle namaz kılın. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri sizin için ezan okusun. En büyüğünüz de size imam olsun (namaz kıldırsın)." (B631 Buhârî, Ezân, 18) "Hac ibadetinin gereklerini (beni izleyerek) öğrenin. Çünkü bilmiyorum, belki de bu haccımdan sonra bir daha haccedemem." (M3137 Müslim, Hac, 310) Dolayısıyla Kur'an ve Sünnet, biri diğerinin alternatifi değil ikisi bir bütündür. Kur'an ve Sünneti birbirinden ayrı düşünmek ya da sünnette Kuran'a aykırı şeyler varmış gibi bir intiba uyandırmak asla doğru değildir. Bu düşünce Kur'an'a da aykırıdır. Zira Allah (C.C.) otuzu aşkın ayette Hz. Peygamber'e itaat etmeyi, ona tabi olmayı emretmektedir. Allah resulü (S.A.V.) de sahih hadislerde sünnete bağlılığın önemini bize hatırlatmaktadır.