ZAFER ŞAHİN

Hükümet, 29 Ekim törenlerini deprem nedeniyle iptal edince nur topu gibi bir krizimiz daha oldu. Depremi, terörü bıraktık anlamsız bir polemiğe kafa yormaya başladık. Bu tam bize özgü bir durum. Sapla samanı karıştırmakta üstümüze yok. Törenlerin iptal edildiği açıklandıktan sonra DSP eski Milletvekili Süleyman Yağız'dan bir mail aldım. Eski vekil "Gerçekçi olmak gerekir, biz de iptal etmişiz" diye başlayan açıklamasında adeta tarihe not düşüyor. 1999 depreminden sonra dönemin başbakanı Ecevit'in de 30 Ağustos ve 29 Ekim törenlerini iptal ettiğini bakın nasıl anlatıyor: "29 Ekim törenlerinin iptali nedeniyle 'Alıştırıyorlar' başlıklı bir basın açıklaması yapmayı planlıyordum. Bu iptali iktidarın rejimi değiştirme hamlesinin adımlarından biri olarak görüyordum. Ancak bunu yapmadan önce benim de milletvekili olduğum Ecevit dönemi arşivlerine baktım. Ve gördüm ki askeri geçit törenlerini biz de iptal etmişiz. O yıl deprem nedeniyle hem 30 Ağustos hem de 29 Ekim kutlamaları iptal edilmiş. Her iki iptal kararına ilişkin öneri Genelkurmay'dan gelmiş. Rahmetli Ecevit de genelgeyle durumu resmi kurumlara bildirmiş." Demek ki neymiş? Ecevit gibi Cumhuriyet'e ve Atatürk devrimlerine bağlılığından kimsenin şüphe etmeyeceği bir lider de benzer durumda böyle bir karar alabiliyormuş. Cumhuriyet bizi biz yapan ortak paydamız. Temelleri çok sağlam ve öyle de kalacak. Ha yıkıldı, ha yıkılacak paranoyası ile kimse bulanık suda balık avlamaya kalkmasın. Millet artık yemiyor çünkü.

Şehit yakınlarına bayram müjdesi
Türkiye'nin en acı gerçeklerinden biri şehitler. Devletin resmi rakamlarına göre bu ülkede tam 45 bin şehit ve gazi ailesi var. Onların ekonomik açıdan biraz olsun rahatlamaları, insan onuruna yakışır bir hayat sürdürmeleri için ne yapılsa azdır. Hükümet de böyle düşünüyor olmalı ki, bayram sonrasında şehit yakınlarına bir müjde vermeye hazırlanıyor. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, konunun son Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme geldiğini ve Başbakan Erdoğan'ın şehit yakınlarının özlük haklarında iyileştirmeye gidilmesi için talimat verdiğini açıkladı. Eroğlu'nun Meclis kürsüsünden yaptığı bu açıklama, deprem kargaşası içinde gündeme bile gelmedi. Dünya üzerinde parayla pulla satın alınabilecek hiçbir şey şehit yakınlarının acısını hafifletmez. Ancak hükümetin yıllardır komik maaşlarla hayata tutunma mücadelesi veren bu insanları hatırlaması sevindirici. Umarım yeni düzenleme fazla gecikmeden hayata geçer ve şehitlerimizin kemikleri daha fazla sızlamaz.

Balbay'a mektup
CHP'nin tutuklu milletvekili Mustafa Balbay'a Cumhuriyet Bayramı'nda TBMM'den bir mektup yollandı. Mektubu kaleme alan kişi tıpkı Balbay gibi bir milletvekili. Aralarındaki fark birinin Meclis'te, diğerinin cezaevinde olması. Bu ikilinin bir ortak noktası daha var. İkisinin de adı Mustafa. Dışarıda olanı mektubuna "Sevgili yoldaşım" diye başlıyor ve arkadaşını şu sözlerle teselli ediyor: "Görev yapamıyorum diye düşünme. Yapıyorsun, hem de bizden daha iyi ve daha çok bedel ödeyerek." Mustafa Moroğlu'nun bu mektubu eminim Balbay'ı çok mutlu etmiştir.

Ajanda
CHP milletvekilleri Rahmi Aşkın Türeli ve Aytun Çıray, iki ayrı soru önergesiyle hükümetin İzmir'de depreme karşı hangi önlemleri aldığını sordu.
MHP'li Ahmet Kenan Tanrıkulu, mahalli idarelerde çalışan sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi konusunda TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi.
AİHM, 12 Eylül öncesinde 5 öğrencinin hayatını kaybettiği İnciraltı katliamı davasının yeniden görülmesine ilişkin İzmir 78'liler Derneği'nin başvurusunu reddetti.

Duvar
Tarihten aldığımız ders, tarihten ders almadığımızdır.
Hegel