10 yıldır aynı apartmanda yaşıyorum. 17 dairelik 9 katlı bir apartman. Bu aslında dikey bir mahalle. Apartmanın bulunduğu sitenin nüfusu ise bir köy kadar. İlk 5 yıl asansörde görürsek birbirimizi merhaba, merhaba... İkinci kızın doğumuyla birlikte evde 5 ay kalınca biraz daha kim, kimdir tanımaya başladım... Komşulardan bir hoş geldin bebek ziyareti de bu ilişkileri biraz geliştirdi. Ama tabii herkesin hayat telaşı koşturması derken gidip gelme şansımız olmuyor pek... Bu sadece bizim apartmanda böyle değil. Modern yaşamın getirisi... Kadın-erkek çalışıyor, çocuklar okula... Derken evde sadece akşamları vakit geçiriliyor. O vakit de zaten ailenin kendisine bile yetmiyor... Hafta sonu desen çocukların kursları, alışveriş, temizlik, anneanne-dede ziyareti derken yine komşulara sıra gelmiyor. Belki bayramlarda 5'er dakika...
80'LERE DÖNÜŞ
Ama şu son günlerde 80'li yılları tekrar yaşıyor gibiyiz... Bahçıvan geçiyor mesela sokaktan, hatta ekmekçi, yoğurtçu ve balıkçı... Komşuların hepsi balkonda seslensen duyuyor. Belki 'Ay ne olacak bu dünyanın hali' sohbetine bir laf da o ediyor... Evden çıkamayan tüm yasaklı komşuların alışverişlerini yapma görevini üstlendiğimizden beri her şey değişti... Birbirimizden uzak dursak da yakınlaştık sanki... Sabah pişisi geliyor komşudan ya da bir tabak kızarmış balık... Onun tabaklarını boş göndermek olmaz, siz de yaptığınız helvadan koyuyorsunuz süsleyerek... Ooo, iyi fırsat. Hem marifetlerinizi de gösterme şansı sizin için.
BİRLİK OLUNABİLİYORMUŞ
Balkondan da birlik olunabileceği ispatlandı bu dönemde. Sağlıkçıları alkışladık mesela, 23 Nisan kutladık. Sırada 19 Mayıs var. Evde kalmak bize iyi geldi. Çıkamasak da insani ilişkilerimizi tazeledik. Evin değil komşunun önemli olduğunu bir kez daha hatırladık. Bu salgın dönemi, dijital imkanlarla evden çalışma fırsatının doğması ilginç bir sentez yarattı. Modern insanı, eve sığdırmak insanlığımızı da hatırlattı. Demek insanlığımızda değil, hızla dönen çarkların arasında kalmamaya çalışmaktaymış bütün sorun.