Küresel kriz dolar euro paritesindeki dengeleri de değiştirmişti. Kriz öncesi dönemde euro doların tahtına oturmuş, döviz piyasasında hegemonyasını ilan etmişti. Krizin merkez üssü olan ABD, krizden en fazla etkilenen ülke olur, bu yüzden dolar diğer önemli para birimleri karşısında daha da değer yitirir tezinin doğru olmadığını "krizden çıkış sürecinde" tanık olduk. Tam tersine dolar, ABD ekonomisinin beklenenden hızlı toparlanmasına bağlı olarak bırakın değer kaybetmeyi, aksine değer kazandı.
ABD ekonomisinin hızlı toparlanmasına karşın Euro Bölgesi ekonomileri "borç çevirme sorunu" yaşayınca tüm bunlara bir de euronun değer kaybetme faktörü eklendi. İki faktörün bir araya gelmesiyle dolar euro paritesi uzun arada sonra ilk kez 1.20'ler seviyesine kadar gerilemişti.
Böyle bir düşüşün devamı ya da yeniden yukarı yönlü hareketi yukarıda değindiğimiz iki ölçütün varlığına bağlıydı. Yani, tüm ekonomi aktörleri "bekle gör politikasından" yana oldular, Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerin bu sarmaldan çıkışını ve aynı zamanda ABD ekonomisinin başarılı performansının sürdürülebilirliğini izlediler.
Hatırlayacağınız gibi krizden önce euro aşırı değer kazanarak kuru 1.50 gibi düzeylerde zirveye taşımıştı. O dönemde ABD'nin ikiz açık olarak tanımladığımız bütçe ve dış ticaret açıklarıyla boğuşması ve aynı zamanda Ortadoğu'da yaptığı siyasi hamleler sonucu ortaya çıkan belirsizlikler euronun dolar karşısında değer kazanmasına neden oluyordu. Tabi, küresel kriz ile tüm dengeler değişti.
BELİRLEYİCİ KRİTERLER
Gözler krizden çıkış sürecinde ABD ve AB'ye çevrildi ve hangi bölgenin dipten daha hızlı çıkacağı beklentisi belirleyici parametre oldu. Sonuçta, ABD toparlanırken, AB patinaj yaptı. Ekonomilerinin performansları arasında ortaya çıkan asimetri dolar euro paritesini 1.20'ler seviyesine kadar çekti.
Ancak, bu belirleyici kriterlerde fazla değişim olmamasına karşın, bir anda kur hareketlendi ve euro lehine gelişmeye başladı. 1.20'lerden önce 1.25'lere geldi. Ben yazımı kaleme alırken de 1.30'lara dayandı. Dolar euro kuru rüzgarda şemsiyenin ters dönmesi gibi neden yukarı yönlü harekete geçti?
Yanıt için Uzakdoğu'ya gidelim...
Başta Çin olmak üzere bazı Asya ülkeleri tahvil bono pozisyonlarında dolar bazlı menkul kıymetleri gözden geçirmeye başlamaları ve bunun yerine Japonya para birimi Yen'e yönelmeye başlamaları, uluslararası düzeyde dolardan kaçış şeklinde yorumlandı. Tabi, durum böyle olunca Yen'in yanı sıra doların yerine ikame edilebilecek para birimleri içine euroda katıldı.
MOMENTUM DÜŞTÜ
Kurun terse dönmesinde bazı makro ekonomik göstergeleri de unutmayalım. ABD ekonomisi krizden çıkış sürecinde, yılın ilk aylarındaki momentumunu kaybetti. Hatta son veriler biraz beklentilerin altında geliyor. Örneğin, endüstriyel üretim artışı olmadı ABD ekonomisinde. AB ekonomileri de pek parlak sayılmaz. IMF ile anlaşma yaparak uçurumun kenarından dönen Macaristan bütçe açıklarını bir türlü dizginleyemiyor. Bütçe açıkları karşısında önlem almayan ve seyirci kalan Macaristan IMF'yi kızdırdı. Yeni önlemler gelene kadar görüşmeleri askıya aldı IMF.
Yukarıda değindiğim gelişmeleri yan yana getirdiğimizde aslında resmin pek değişmediğini görüyoruz. Bu durumda akla uluslararası para sihirbazlarının belli mazeretler öne sürerek kolay karlar peşinde koşma çabaları geliyor. Euronun aşırı değer yitirmesi ve 1.20'nin altına inmesi sonucu dolar euro kuru için geniş bir kar marjı bir süredir iştahları kabartıyordu.
Eğer öne sürdüğüm argüman doğru ise bu hafta için kar realizasyonları gelir ve kur yeniden 1.30'ların altına geriler. Bakalım para sihirbazları pariteden sonra hangi kazanç kapısına dayanacaklar?
Altın olabilir mi sırada? Ne dersiniz?
