Kurlar da faizler gibi soluksuz yükselişini sürdürüyor son iki haftadır. Kurların tansiyonun artmaya başladığı günlerde paniklemeyen Merkez Bankası bunu kanıtlamak için dolar kuru 1.89'larda iken "bundan rahatsız değiliz" açıklaması yapmıştı. Tabi, Merkez bankalarının ve başkanlarının kullandıkları her kelime piyasa aktörleri tarafından farklı algılanabiliyor. Demek ki Merkez Bankası her ne kadar kur hedefi olmasa da teamül haline getirdiği kur sepetindeki ve reel efektif kur endeksindeki kırmızı çizgileri sildi, daha üst banda taşıma niyetinde algısı yarattı. İşte bu yüzden zaten yüksek olan tansiyon iyice yükseldi.
Biraz geriye saralım bandı...
Son günlerde piyasaları iki temel faktör doğrudan etkiliyor. Birincisi, her geçen gün gerilen iç siyasi gelişmeler ve ikincisi FED Başkanı Bernanke'nin son toplantı sonrası yaptığı para politikasına yönelik açıklamaları. İç siyasi faktör özellikle yabancı yatırımcıların risk algısında değişmeye neden olmuştu. Üzerine FED'in küresel yabancı sermaye temsilcilerinin algısını değiştiren aksiyonu eklendi. Her iki unsur, doğal olarak, Türkiye piyasalarının diğer gelişmekte olan ülke piyasalarından belirgin bir şekilde negatif ayrışmasına neden oluyor.
AYNI NAKARAT
FED Açık Piyasa Komitesi'nin son toplantıda aldığı kararlara bir göz atalım, gerçekten piyasa aktörlerinin aşırı tepkisini gerektiriyor muydu sorusunun yanıtına ulaşalım...
FED'in web sitesinden hem kısa basın açıklamasını okuduğumda ya da Bernanke'nin konuşma videosunu dinlediğimde bir sonraki cümleyi rahatlıkla tahmin edebiliyorum. Çünkü ezberlemişim. Daha doğrusu FED ezberletmiş bizlere. Hep aynı nakarat sanki... "Yeterli tahvil ve mortgage kağıtları almaya devam edeceğiz, ta ki işsizliği uygun bir orana indirene kadar. Koşulumuz enflasyonun yüzde 2'nin yarım puan üstüne çıkmaması." Ne olur olmaz düşüncesiyle ardından şu cümlede unutulmuyor; "duruma göre artırabiliriz, duruma göre azaltabiliriz."
Sadece son toplantıda sürecin devamı ile ilgili tarih öngörüsünde bir değişiklik yapılmış. Yıl sonuna doğru tahvil alımlarında yavaşlama ve gelecek yılın ortalarında da "üçüncü parasal genişlemenin" sonlandırılabileceği vurgulanıyor. İşte aşırı reaksiyon verilmesi nedeni de bu. FED'in piyasalara verdiği likiditenin azalması ya da kesilmesi küresel sermaye akımlarının yönünü gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru çevirecek görüşü genel kabul gördüğünden yabancı sermaye risk algısını değiştirmeye başladı. Son sermaye akımlarının hareketlerine baktığımızda genel anlamda hisse senetlerinden likide dönüş tahvil pozisyonlarında ise "ABD tahvillerine" yöneliş gözlemliyoruz.
ÜST BANT
Toparlayalım... Piyasa aktörlerinin geçen hafta bir kaşık suda fırtına kopardığını söylesek yeridir. Yani, piyasa aktörlerinin tepkileri oldukça abartılı idi. FED'in hiç suçu yok mu derseniz? Tabi, var... 2008 krizinden sonra uyguladığı para politikası ile piyasa aktörlerini resmen "likidite müptelası" yaptı uyuşturucu müptelaları gibi.
Gelelim kritik sorumuza. Kurlar yükselmeye devam eder mi?
Dalgalı kur rejimi uygulayan ve kur hedefi olmayan Merkez Bankası'nın bugüne kadar kurlardaki aşırı oynaklıkta aldığı aksiyonlardan kurların belli bir bantta dalgalanmasını istediğine tanık oluyoruz. Zira kurların düşmesi cari açık, yükselmesi ise enflasyon açısından önem arz ediyor. Ancak, son açıklamaları sanki bandı biraz yukarı taşıma gayretinde olduğunu gösteriyor. Peki amacı ne olabilir? Son büyüme rakamı net ihracatın büyüme üzerindeki etkisinin zayıfladığını gösteriyor. Siyasi kaygılarda eklendiğinde büyümenin hedeflere ulaşması için kur ile rekabet gücünün yükseltilmeye çalışılması gerekiyor. Sözün özü, yeni bir üst bant içinde Merkez Bankası kurların dalgalanmasını istiyor. 1.80-1.90 bandı gibi. 1.89'dan rahatsız olmaması, politika faiz oranından bankaları fonlamak istemesi ve dolar satışını 50 milyon dolarda tutması bize bu mesajı veriyor. Sözün özü, üst bant hayırlı olsun.
