• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Ekonominin kırılgan noktaları

CAHİT SÖNMEZ

Ekonominin kırılgan noktaları

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Aralık 2013
Uluslararası ekonomik konjonktürdeki değişim olasılığının yükselmesi Türkiye ekonomisindeki kırılganlıkları da beraberinde artırıyor. Tabii kırılganlıkların artmasında artık kronik hale gelmiş sorunlardan dış ticaret açığı önemli rol oynuyor. Buna bağlı olarak zincirin halkalarını cari açık ve tasarruf açığı tamamlıyor. Kırılganlığın artmasında diğer bir önemli faktör de özel kesim dış borç stokunun makul seviyelerin oldukça üzerine çıkmış olması.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Ekim ayı "Dış Ticaret İstatistikleri" ile başlayalım...
Ekim ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın eş dönemine göre yüzde 31.8 oranında yukarı gitmiş. Hem ihracat düştüğü için hem de ithalat yükseldiği için... İhracatta belirgin bir gerileme izliyoruz Ekim verilerinden; 8.2 yüzde. Buna karşın ithalatta yüzde 3.7 yukarı gitmiş. 7 milyar doların üzerine çıkan açığın detaylarında da ilginç sonuçlar gizlenmiş. Örneğin, fasıllar düzeyinde en fazla ihracat yapılan kalemin başında motorlu kara taşıtları ve aksam parçaları geliyor. Ekim ihracat rakamı 1 milyar 370 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiş. İlginçtir aynı kalemde yapılan ithalat miktarı ise 1 milyar 415 milyon dolara ulaşmış. Yani, en fazla ihracat yaptığımız kalemde bile nette negatif durumdayız. Zaten ihracatı yapılan motorlu kara taşıtlarının büyük çoğunluğu Türk malı değil. Sadece montajı yapılıyor ve yurtdışına yollanıyor. Fransa kendi arabasını Türkiye'de yapıldığı için ithal etmiş oluyor. Gelin siz karar verin bu ihracatın ekonomiye ne kadar katkı yapabileceğine...

YOĞUNLAŞMA RİSKİ
Diğer göze çarpan unsur ise 28 ülkenin dahil edildiği Avrupa Birliği'ne ihracatın toplam içindeki payı yüzde 43.8'e çıkmış yeniden. Oysa bir ara oran yüzde 40'ların altındaydı. Ne var bunda ne güzel demeyin. Çünkü, yoğunlaşma riski artıyor, henüz toparlanamayan AB ekonomileri ithalatlarını aşağı çekebilir, bizim ihracatımız olumsuz etkilenebilir. Bu arada ihracatın ithalatı karşılama oranı da doğal olarak düşüyor. 2012 Ekim ayında yüzde 70'ler civarında olan rakam, bu yılın Ekim ayında yüzde 62'ye kadar indi.
İç ve dış talep dengelemesinin oldukça uzağında olduğumuzu son veriler ne yazık ki kanıtladı. Dış talep düşüyor, büyüme hızı iç talep ağırlıklı olmaya devam ediyor, sonuçta tasarruf oranı da azalırken cari açık fırlıyor. İç talepte tüketici kredileri ve kredi kartları da devreye girdiği için kredi hacmindeki artış da baskılanamıyor.
Tasarruf oranı gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 33'lere kadar ulaşıyor. Şöyle okuyabiliriz bu rakamı; gelişmekte olan ülkeler milli gelirlerinin üçte biri kadarını tasarruf yapabiliyor. Çin ve Hindistan'da bu oran neredeyse yüzde 50'lerde. Türkiye'nin tasarruf oranı ise halen yüzde 13'lerin altında kalıyor.

PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA GİBİ!

Gelelim özel kesim dış borçlarına...
255 milyar dolar toplam dış borcu var özel kesimin. Bunun 112 milyar doları kısa vadeli, kalan 143 milyarı ise uzun vadeli. Özel kesim dış borçlarının büyük kısmında açık pozisyonda. Yani, yurtdışından getirdiği dövizi, ki bu genellikle dolar cinsinden, TL'ye çevirip kullanıyor. Bu yüzden yüksek kur riski taşıyorlar. Şimdilik pek sorun yaşamadılar. Çünkü, dış borçlarının tamamını dış borçla çeviriyorlar. Riski baskılıyorlar ya da öteliyorlar şimdilik.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım Türkiye ekonomisinin zayıf halkaları FED'in çıkışa başlamasıyla kırılganlığını artıracak. Özellikle yabancı sermaye akımlarının yönü değiştiğinde bu açıkların finansmanı sorununu net bir şekilde hissedeceğiz. Sonrasında mı? Tabii ki kurlar ve faizler bir kademe daha yukarıda denge bulacak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.