Dün, Türkiye ekonomisinin kırılgan noktalarına değinmiş ve uluslararası şoklara karşın ekonomiyi bekleyen tehlikelerin altını çizmiştim. Sıra küresel ekonominin durumu ve kırılgan noktalarına geldi. Merkez Bankası'nın yılda iki kez yayımladığı "Finansal İstikrar Raporu"nda oldukça dikkat çeken tespitler var.
Genel tespitle başlayıp detaylara inelim...
Küresel ekonomik faaliyetlerde kısmi toparlanma olmasına karşın halen zayıf seyir devam ediyor. Gelişmiş ülkelerde büyüme hızları hafif ivmelenirken, gelişmekte olan ülkelerde küresel risk iştahındaki dalgalanmaya bağlı olarak kan kaybediyor.
2008 krizinden sonra gelişmiş ülke merkez bankalarının uyguladıkları "genişlemeci para politikaları" sonucunda gelişmiş ülke ekonomilerinden kısmen de olsa toparlanmayı işaret eden sinyaller almaya başladık. Yüzde 1'lere hatta altına kadar gerilemiş ABD büyüme hızı, Özellikle Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika 22 Mayıs'tan bu yana en fazla olumsuz etkilenen ülkelerin başında geliyor. Aynı zamanda yapısal sorunlar sebebiyle Çin ve Rusya'da da büyüme hızları yılbaşındaki beklentilerin altında kaldı. Böyle giderse 2013 yılı büyüme rakamı hedeflenenin birkaç puan altında gerçekleşecek. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyüme hızlarının yüzde 4'ün biraz üzerinde, gelişmiş ülkelerin ise yüzde 1.5 ile yüzde 2 aralığında yılı kapatması öngörülüyor.
EMEK PİYASASI
Diğer bir küresel sorun ise, büyüme hızının düşmesine bağlı olarak işsizlik oranlarının sürekli yüksek seviyelerini koruması. Euro Bölgesi'nde işsizlik oranı yüzde 12'nin üzerine çıktı. ABD'de yüzde 7.2 ve İngiltere'de yüzde 8'e yakın işsizlik oranları gözlemliyoruz. Japonya uzun süredir yeterli büyüme hızına ulaşamamasına rağmen işsizlik oranını yüzde 4'ler seviyesinde tutabiliyor. ABD'deki emek piyasası ile ilgili göze çarpan bir detay var satır arasında. ABD'de işsizlik yüzde 10'lardan yüzde 7.2'lere kadar indi. Ancak işgücüne katılım oranı da azaldı. Yüzde 66 civarında katılım varken son aylarda oran 62.6'ya düşmüş. Şunu vurgulamaya çalışıyorum. Aslında ABD ekonomisi yeterli istihdamı yaratamamış. İstihdam verileri işgücü nüfusuna göre belirlendiğinden işgücüne katılım ne kadar düşük olursa o kadar fazla kişi oran anlamında istihdam ediliyor. FED'de bu gerçeğin farkında olduğu için çıkış stratejisinde işsizlik rakamının bulunduğu seviyeden öte bu gerçeği göz önünde bulunduracaktır.
İŞTAH KAPANDI!
Üçüncü sorun ise, küresel yabancı sermayenin risk iştahındaki kayıp. Kısa vadedeki algısı FED'in üçüncü parasal genişlemeden çıkmaya başlaması ve enjekte ettiği likiditeyi düşürmesi. Orta vadede de politika faiz oranlarının zorunlu olarak artırılması. İki faktörün bir araya gelmesiyle kredi imkanlarının azaltılması sorunu da eşlik edecek yabancı sermayenin iştahının bozulmasına.
Sürekli küresel ekonomide kırılganlığın artma nedenini FED'e bağlıyoruz ve diğer ülkelerin bundan zarar göreceğini iddia ediyoruz. Oysa en büyük zararı görenlerin başında FED gelecek. Zira, yüzde 1'lerden satın aldığı tahviller, piyasa faiz oranları neredeyse ikiye katladığı için ciddi değer yitirmiş durumda. Aktifindeki tahvillerin değer yitirmesi doğal olarak FED'in bilanço kalitesini de etkileyecek.
Finansal İstikrar Raporu'nda ön plana çıkan ve küresel ekonomiyi tehdit eden faktör Euro Bölgesi'nin kamu maliyesi sorunları ve zayıf bankacılık sistemi. Gerek kamu borç stokunun gerekse bütçe açıklarının Maastricht Kriterleri'nden uzakta olması sadece bölgenin sorunu değil ne yazık ki.
Sözün özü, mevcut sorunlar, 2008 krizinden çıkışta uygulanan politikalarla balayı yaşayan küresel ekonomileri gelecek yıl biraz zorlayacak gibi görünüyor.
