Mali piyasalarda oynaklığın iyice artması, özellikle kurların önlenemez yükselişi beraberinde ekonomideki bazı riskleri su üzerine çıkardı. Fazla sorun yok, bir şekilde hallediyoruz rahatlığı ile göz ardı edilen riskler artık ekonomi yönetiminin gündeminde olacak.
Merkez Bankası söz konusu durumla ilgili aynen şu tespiti yapıyor; "Yılın son döneminden bu yana gerçekleşen iç gelişmeler sonrasında Türkiye benzer diğer ülkelerden bir miktar ayrışmıştır. Bahsi geçen dönemde, benzer ekonomik koşullardaki ülkelere kıyasla Türkiye'nin hem döviz kuru ABD doları karşısında daha çok değer kaybetmiş hem de göreli riskliliği artmıştır." Özellikle iç belirsizliğin uzun ve yüksek seyretmesinin kurlar ve sonrasında enflasyon üzerinde olumsuz etkisinin süreceğine de dikkat çekiyor Merkez Bankası.
HANGİ RİSKLER
Risklerin başında enflasyon geliyor...
Sermaye akımlarının yön değiştirmesinden kur etkisine bağlı olarak en fazla etkilenen gelişmekte olan ülkeler içinde Türkiye enflasyonda ikinci sırada yer alıyor. Yüzde 8.38 ile Endonezya geliyor. Bizim ardımızdan yüzde 6.16 ile Hindistan, yüzde 5.91 ile Brezilya sıralanıyorlar. Orta vadeli görünümden uzaklaşmış olan enflasyon oranı bu yılı yüzde 6.6 seviyesinde kapatacak Merkez Bankası'nın öngörüsüne göre. Oysa, yine Merkez Bankası'nın yaptığı ekonomi aktörlerinin beklentilerini yansıtan ankette yüzde 7.4 ağırlık kazanıyor. Hedef ise yüzde 5. Enflasyonun kur artışları, vergi artırımları ve işlenmemiş gıda fiyatları yüzünden ivmelenmesi karşısında Merkez Bankası'nın güvendiği bir faktör var... Faizlerin yükselmesi ile bankacılığı fonlama maliyetleri de arttı. Buna paralel olarak kredi faiz oranları da yukarı çıkacağından kredi talebinde azalma olacak. Sonuçta iç talep seviyesi gerileyip talep enflasyonu üzerindeki baskı da hafifleyecek. Aynı zamanda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun kredi kartlarının kullanımı ve tüketici kredilerine yönelik aldığı kısıtlayıcı kararlarda iç talep üzerinde aşağı yönlü etki oluşturacak.
Enflasyondan sonra kur artışının Türkiye ekonomisinin diğer riski olan cari açığı nasıl etkileyeceğine değinelim...
NET İHRACAT ARTAR
Geçen hafta açıklanan dış ticaret verilerine göre 2013 yılı dış ticaret açığı 100 milyar dolar sınırına dayandı. Artış nedeni, ithalatın ihracattan daha fazla yükselmesi... Tabii dış ticaret açığı ile cari açık da artmış oldu. 2014 yılında yabancı sermaye akımları zayıflayacağı için cari açık hayati önem taşıyacak. Finansman zorluğu açısındanDolayısıyla cari açığın makul seviyelere çekilebilmesi için ihracatın kayda değer artış göstermesi gerekiyor. Merkez Bankası'nın dış ticaret öngörüsü pozitif; "Hem ihracatın hem de ithalatın daraldığı ancak net ihracatın dönemlik büyümeye olumlu katkı yaptığı görülmektedir. Özellikle Euro Bölgesi'nin ithalat talebinde gözlenen artış eğiliminin istikrar kazanması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir." Sorunlu ülkelerin toparlanması, Almanya ekonomisinin ivmelenmesi gibi faktörler ihracata olumlu yansıyacak bu yıl.
2014'de maliye politikaları yine nominal çapa olacak. Temkinli duruş sürecek, faiz dışı fazla hedefi tutturulmaya çalışılacak. Ancak, yılbaşında otomobil ve tütün ürünleri üzerindeki vergilerin yükseltilmesi bu yılın enflasyonuna halihazırda 0.5 puanlık etki yaptı bile. Eğer yıl içinde de vergi ayarlaması gelirse fiyat istikrarı hedefi Merkez Bankası açısından tehlikeye girer. Merkez Bankası'nın bu konudaki öngörüsü yeni vergi artışları olmayacağı yönünde...
Sözün özü, enflasyon, cari açık ve mali piyasalardaki aşırı oynaklıklar risk oluşturuyor ekonomi açısından. Eğer Merkez Bankası'nın risk faktörlerinin seyrine yönelik yaptığı öngörüler gerçekleşirse sorunsuz, ancak düşük büyümeli bir yıl geçiririz...
