Öğretmen Türkçe dersinde "Serbest Okuma" yaptırıyordu.
Öğrencinin birinide grilim-polsiye türünden bir kitap görünce:
"Oğlum biraz doğru dürüst kitap oku. Edebi yanı olan güzel kitaplar ne güne duruyor?" dedi.
İki gün sonra, yine bir Türkçe dersi.
O öğrenci konuşuyor:
"Hocam, siz benim okuduğum kitaplardan hiç okudunuz mu da, doğru dürüst kitap oku diyorsunuz." Türkçe öğretmeni hemen yanıt verdi:
"Kabul...Haklısın. Ben de, sizin okuduğunuz kitapları doğru dürüst bulmadığımı söylerken. Peki sen benim okuduklarımı okudun mu da, böyle konuşuyorsun!"
O gün Türkçe, biraz felsefe dersi gibi olmuştu.
Karşılıklı sorular, tartışma ve atışma...
Ortada saygısızlık, sevgisizlik yok ama...
Sonuçta hangi tür olursa olsun "kitap" gene de insanı uygarlaştırıyor.
POTA'nın eğitimcisi Recai Şeyhoğlu'nun not defterinden...
Sınıf mınıf hikayesi
Bir dost meclisinde eski milletvekillerinden Fehmi Işklar anlattı.
Adamın biri keklik almak için pazara gider.
Satıcının tezgahındaki kafeste iki keklik. Birisi bir milyon, diğeri on milyon lira.
"Ne bu?..." diye kızar.
Bu kadar fark olur mu?
İkisi de kekmlik.
"Beyim, bi dakka..." der satıcı. "On milyon olanın marifeti var ama..." Ve marifetini anlatır:
"Bu kekliği biz tuzak olarak kullanırız. Serbest bırakırız. Hemen beş-altı keklik çeker yanına. Biz de onları hemen yakalarız." Adam on milyon lirayı çıkarır cebinden, kekliği alır.
Ve, kekliğin boynunu koparır.
"N'aptın be adam? Parana yazık oldu. Niçin yaptın bunu" der satıcı.
Adam keyifli keyifli cevap verir:
"Sınıfına ihanet edenin boynunu böyle koparırlar."
Bu fıkrayı anlatan Fikri Işıklar'ın bir bildiği vardır, herhalde...
Zevk meselesi
Jale Üstün, geçtiğimiz hafta bir akşam Alsancak'ın ünlü barlarından birine girdi ve kocası Sezgin Bey'i tezgahın başında, viskisini yudumlarken buldu. Yanına yaklaştı:
"Yine mi içki içiyorsun" diye homurdandı ve ekledi:
"Versene bakayım kuzum, tadı neye benziyor şunun?" Ve, uzanıp kocasının elindeki kadehi kaptı. İçindekini bir dikişte içti.
Suratını buruşturup, kadehi tezgahın üzerine koyarken de:
"Öf bee! Tadı ne kadar kötüymüş..." dedi.
Kocası hemen tamamladı:
"Sen de zannedersin ki, bunu ben zevkimden içiyorum!..."
Hangisi?
Yargıç sanığa sordu:
- Oturduğun ev yolun hangi yanında?
Sanık cevap verdi:
- Her iki yanında Yargıç sanığa yine sordu:
- Nasıl olur? Bir insan yolun her iki yanında oturabilir mi?
Sanık hiç istifini bozmadan sözlerine devam etti:
- Olur efendim. Eğer yukarıdan aşağıya gelirseniz evimiz yolun sol yanıında, aşağıdan yukarıya çıkarsanız o zaman evimz yolun sol yanında olur..."