Korona virüsün istilasına uğrayan ülkeler, bu salgınla mücadelede canla başla sağlık tedbirleri uygularken, hastalığın kaynağı ilk çıktığı Çin ise drone ve robotlar sayesinde insana bulaşma riskini azaltacak teknolojik formüller üretmeye devam ediyor.
Robot asistanlar, hastalara ilaç ve yemek götürüyor, çarşaf değiştiriyor, çöpleri topluyor. Zhejiang Halk Hastanesi'nde bir robot, ilk korona virüs hastasını teşhis ettiği belirtiliyor. Yine diğer bir örnek ise Guangzhou'dan. Bir alışveriş merkezinde robotlar, çevreden geçen insanların vücut ısısını ölçüyor. Ateşi olan kişiler kontrol edilerek hastalığın yayılması önleniyor.
Birçok ülke dronlarla temizlik yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Adana'da patates tarlasında drone çekim yapılması, tarlada çalışan kişilerin ilgi odağı olmuştu.
Drone ile öz çekim yapmak isteyen çalışanların keyfi yerindeydi. Bundan sonra dünya çapında teknolojik ürünleri hayatımızda daha sık göreceğiz. Türkiye olarak teknoloji ile daha sıkı fıkı olmalıyız.
Aslında korona virüsle mücadele sürecinde evde kaldığımız şu günler müthiş bir fırsat. Online platformlarda ve TV'lerde teknoloji ve inovatif yayınların artması ile toplumsal bir teknoloji öğrenme seferberliği yapabiliriz. Mesela Milli Eğitim Bakanlığı'nın EBA üzerinden teknolojiye ilgi uyandıracak yayınların artırılması faydalı olur. Özellikle 20 yaş altı gençler için. Mesela geçtiğimiz günlerde EBA üzerinden seramik yapımını anlatan belgesel tadında bir program izledim. Çok beğendim.
BİLGİ EKONOMİSİ BÜYÜYOR
Gelecekte hakimiyet bilgi ekonomisi olacak. Bilgiye yatırım yapanlar, bilgiyi yorumlayanlar ve bunu inovasyona dönüştürenler şansı yakalayacak. Ülkemizin gelişmesi bilim ve eğitimle olacak, sosyal yapıyı bozan dizilerle değil! Ülkemizdeki "genç nüfus" müthiş bir kapasite barındırıyor ve bunu doğru yoğurursak ülkemiz küresel ekonomik krizin yansımalarını kolay aşabilir. Zira teknoloji şirketlerinin dünyadaki ekonomik gücünü bilmeyen kalmadı. Gelecekte küresel iklim değişikliğinin tüm yansımalarını hesaba katarak, biyoteknoloji ve nano teknoloji üzerine yatırım yapılmalı ve bu noktaya odaklanmalıyız. Çünkü gelecek bu alanlarda. Kısaca biyoteknolojiden bahsetmem gerekirse, bitki ve hayvan veya mikroorganizmaların tamamı veya bir parçası kullanılarak yeni bir canlı üretme, organizmanın genetik yapısını değiştirme alanındaki bilimsel çalışmalardır.
Biyoteknoloji birçok alanda uygulanabiliyor.
Mikrobiyoloji, biyokimya, moleküler ve hücre biyolojisi, immünoloji, protein mühendisliği, enzimoloji ve biyoproses teknolojileri gibi farklı alanları bünyesinde topluyor. Geniş kapsamı olan bu bilim neredeyse tüm sektörü kapsıyor ve hayatı içine alıyor.
"BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYE"
İçinde bulunduğumuz şu günlerde virüsle mücadelede ülkemizde nanoteknoloji merkezleri hızla çalışmalarını sürdürüyor. İstanbul'da Sağlık Bilimleri Üniversitesi ve özel sektör işbirliği ile nano gümüş teknolojisi kullanan bir cihaz geliştirildi. Bu sayede 3-6 ay arasında yüzeylerin temiz kaldığı belirtiliyor.
Öte yandan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Covid-19 virüsüne karşı bazı teknolojik projelerin destekleneceğini açıkladı.
"Bilkent Üniversitesi ulusal nanoteknoloji araştırma merkezi bu konu ile ilgili önemli çalışmalar yürütüyor. Konuyla ilgili çalışmalarına devam eden merkez, virüsün insan hücrelerine tutunmasını sağlayan proteini bu virüsü durdurulması için kullanmayı amaçladıklarını, bu sayede vücuda girmiş bir virüsün hızla çoğalması durdurulmuş olacak" diye ekledi. Görüldüğü gibi ülkemiz, solunum cihazı üretimi, immün plazma tedavisi, aşı ve ilaç çalışmaları gibi teknolojik alanda birçok başarıya imza atıyor.
Ülkemizin imkanları ve birlik ruhu ile "Biz Bize Yeteriz". El birliği ve güç birliği ile zorlukların üstesinden geliriz. Lakin gelecekte karşılaşabileceğimiz her türlü sağlık ve ekonomik alanlardaki krizleri sadece teknolojik ve bilimsel çalışmalarla aşacağımızı kabul etmeli ve rotamızı akıla, bilime ve bilgiye çevirmeliyiz.
Başka çare ve çözüm yoktur.