İzmirli duayen gazeteciler Muhittin Akbel ile Abdi Karagözoğlu iyi arkadaşlar. Birlikte aynı gazetelerde, özellikle Yeni Asır'da çalıştılar, her ne kadar mesleğe veda edip, başka alanlarda hayatiyetlerini sürdürüyor olsalar da, aralarından kara kedi hiç geçmedi, dostlukları sürdü. Abdi Karagözoğlu ve Muhittin Akbel'in evlilik çağına gelmiş iki evladı var.
Abdi'nin oğlu Mustafa Oğuz Ziraat Mühendisi, çiftlik işleriyle uğraşıyor. Gönlünü Öğretim Görevlisi-veteriner Fatma Terlemez'e kaptırdı. Hayatlarını birleştirmeye karar verdiler.
RASTLANTININ BÖYLESİ
Tabii Kültürpark'taki Evlendirme Dairesi'nden nikah gününü alma işi yine bizim Abdi'ye düştü. 25 Ocak 2020 Cumartesi, saat 15.00'e gün aldı. Muhittin'in kızı Ece ise, görev yaptığı İzmir BŞB'de birlikte çalıştıkları mesai arkadaşı Burak Şakir Özdemir'i huyu huyuna suyu suyuna uygun buldu, "Geleceği birlikte pekala yürütebiliriz" kararını verdiler.
Tabii Abdi gibi evladına nikah günü alma işi Muhittin Akbel'e düştü. Kültürpark'taki Fuar Evlendirme Dairesi'nden gün almak için gittiğinde, 25 Ocak 2020 saat 16.00'yı önerdiler, Muhittin "Saat 15.00 daha uygun, müsait değil mi ?" dedi. Görevli, "Efendim o saati bir başka gazeteciye verdik" açıkalamasında bulundu. Muhittin merak etti, "Kim bu gazeteci?" dedi, Abdi Karagözoğlu yanıtını aldı. Rastlantının bu kadarına pes doğrusuydu yani. Ama İzmirli gazeteciler ve ailelerin birbirlerini tanıyanları için bu pişti nikahlar, doğrusu çok isabet olmuştu.
Ayrı ayrı gideceklerine iki nikahı peşpeşe yaşayacaklar.
Şimdiden iki ailenin gençlerine mutluluklar dileriz.
VALLAHİ GÖNÜL KOYDUM GELSEYDİN İYİYDİ
Bizim gazetenin Spor Müdürü Sinan Genç, ailesinin her türlü derdine koştuğu için zaman zaman yoğunluktan hatalar yapar. Kızı Öykü'nün evlendirme işini de davetiyelerin bastırılıp dağıtılması işini bile o üstlenmişti. Fuar Evlendirme Dairesi'ndeki nikahı kıymak üzere yakın arkadaşlarından Erhan Hartaç'ı aradı, Evlendirme Memuru eşi Berna Hanım'ın kıyması için ricacı oldu, "Nikah ayın 27'sinde haaa. Mutlaka seni de beklerim" dedi. Erhan eşinden rica etti, Berna Hartaç gitti, nikahı kıydı ama Erhan Hartaç yoktu. Berna Hanım akşam eve yorgun argın döndü, "Bugün yoğun bir gündü. Gazeteci Sinan Genç'in kızının nikahını da kıydım, hayli kalabalıktı" dedi.
Erhan şaşırdı, ayın 20'siydi oysa Sinan o'nu 27'sinde nikaha çağırmıştı. Ertesi gün telefon etti, "Ya Sinan, sen bana 27 dedin 20'sindeymiş nikah" dedi. Sinan gayet pişkin, "Öyle mi; ya ben günleri karıştırdım, kusura bakma, seni bir hafta sonraya davet etmişim" dedi ama yine de ekledi: "Ama gelseydin çok iyi olurdu da...."
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN
2020 yılına da girdik hayırlısıyla, herkese mutluluk, afiyet, sağlık ve esenlik getirsin.
Haftanın geyiklerini bir yılbaşı fıkrasıyla değerlendirelim dedik. Postanede çalışan memurlar, yılbaşı günü Noel Baba'ya yazılmış bir mektuba rastlarlar. Tabii Noel Baba diye birisi olmadığı için mektubu kendileri açıp okurlar. Mektupta söyle yazıyordur:
"Sevgili Noel Baba. Ben 10 yaşında bir çocuğum.
Hiçkimsem yok. Yetimhanede kalıyorum. Diğer arkadaşlarıma birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getirip gönderen olmadı. Senden üç şey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalemkutusu, bir de ayakkabı gönderirsen çok sevinirim." Memurlar mektubu okuyunca çocuğa çok acırlar. Kimsesiz çocuğu mutlu etmek ve Noel babaya olan inancını sarsmamak için kendi aralarinda para toplayıp hediyeleri kendileri almaya karar verirler. Kalem ve kalem kutusunu alırlaır da ayakkabı pahalıdır, para yetmediği için alamazlar.
Aldıkları hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan teşekkür mektubu gelir. Mektup şöyledir:
"Sevgili Noel Baba, gönderdiğin hediyeleri aldım.
Beni çok memnun ettin.
Gönderdiğin hediyelerden birisi gelmemiş. Onu da herhalde postanedeki hırsız görevliler almıştır.