Hz. Fatma Peygamber Efendimizin kızı ve Hz. Ali'nin eşidir. Ahmet Özel'in Kutlu Hayatın İzinde kitabından bu konuda bir özet sunuyorum:
Hz. Peygamber'in ailesi içinde en çok sevdiği kimse Hz. Fatıma idi. Bir yolculuktan döndüğünde önce mescide uğrayıp iki rekat namaz kılar, sonra Hz. Fatıma'ya uğrar, ardından eşlerini ziyaret ederdi. Allah Resulü Hz. Fatma'yı görünce çok sevinir, onu ayakta karşılar, iltifat edip yanına veya kendi yerine oturturdu. Hz. Peygamber bir defasında karşılaştığı Hz. Ebubekir ve Ömer ile birlikte açlıklarını gidermek üzere Ebu Eyyub el-Ensari'nin evine gitmişler, Ebu Eyyub onlara bir koyun kesmişti. Allah Resulü yemek pişince bir parça eti ekmeğin üzerine koyarak "Bunu Fatıma'ya götür; o günlerdir böyle bir şey tatmadı" buyurmuştu.
Allah Resulü bir defasında "Fatıma benim yüreğimden bir parçadır; onu hoşnut eden beni hoşnut eder, onu üzen beni üzmüş olur" demişti. Hz. Ali, bir gün Hz.
Peygambere "Hangimizi daha çok seviyorsunuz?" diye sorduğunda, "Fatıma'yı daha çok seviyorum, sen de benim nazarımda ondan daha değerlisin!" karşılığım verdi.
HZ. FATMA HEP TEK EŞ KALDI
Hz. Ali şehit olan birinin hanımı ile evlenmek ister, fakat Hz. Peygambere buna izin vermez. Aynı şekilde Hz. Ali'nin Mekke'nin fethi sırasında müslüman olan Ebu Cehil'in kızı Cüveyriye'yle evlenmeyi düşününce, Hz. Peygamberin buna izin vermedi. Hatta Hz. Peygamber Mescid-i Nebevi'de minbere çıkarak "Ebu Cehil'in ailesi bana gelip, kendi kızlarını Ali b. Ebu Talib'e nikahlamaları konusunda izin istediler. Kesinlikle buna izin vermiyorum, buna izin vermiyorum, buna izin vermiyorum! Kızım benim bir parçamdır. Onu rahatsız edecek her şey beni de rahatsız eder, onu üzecek olan her şey beni de üzer!" diye açıklama yaptı.
Hz. Peygamber bu konudaki tavrını duyururken "Ben helalleri haram, haramları da helal kılacak değilim" buyurarak kızı üzerine evlenilmesini hukuki bir kural olarak koymadığına, bunun sadece bir baba olarak kendi arzusu olduğuna dikkat çekmiştir.
SINIRSIZ SEVGİ VE SAYGI
Şunları da ekleyelim: Resulullah'ın terbiyesiyle yetişen Hz. Fatıma onun hem haya ve edep gibi özelliklerine, hem de konuşma tarzından yürüyüşüne kadar birçok vasfına sahip oldu. Babasının uygun gördüğü hayat tarzını benimseyerek onun gibi sade yaşadı.
Resul-i Ekrem Fatıma'yı görünce sevinir, kendisini ayakta karşılar, elini tutarak yanaklarından öper, ona iltifat edip yanına veya kendi yerine oturturdu. Babası kendi evine gelince Fatıma da onu aynı şekilde karşılayıp ağırlardı. Resul-i Ekrem'in her fırsatta onların evine gelerek ikisinin arasına oturması, hem kızına hem de damadına beslediği derin sevgiyi ifade etmesi onları birbirine bağlamış, hatta zaman zaman her biri Resulullah'ın kendisini daha çok sevdiğini ileri sürerek onun gönlündeki müstesna yerlerinden emin olduklarını göstermişlerdir.
EHL-İ BEYT
Resul-i Ekrem, Hz. Fatıma ile Hz. Ali'yi ve çocukları Hasan ile Hüseyin'i abasının altına alarak, "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i beytimdir; onları kötülüklerden koru ve kendilerini tertemiz kıl" diye dua etmiştir.
Hz. Fatıma ile ilgili önemli hususlardan biri de Resulullah'ın neslinin onun çocukları vasıtasıyla devam etmiş olmasıdır.
Anadolu'da hanımlar yoğurt mayalarken, turşu kurarken, hamur yoğururken, hasta olan kimsenin sırtını sıvazlarken, "El benim elim değil Fatma Ana'nın eli" diyerek başlar ve bitirirler. "Allah seni ahirette Fatma Ana'mıza komşu etsin" temennisinde bulunulur. Ebe doğum yapan kadının sırtını sıvazlarken de, "El benim elim değil Fatma Ana'nın eli" diyerek doğumun kolay olacağına inandığını belirtir.