• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Hem yasaklı hem değil-5

MEHMET DEMİRCİ

Hem yasaklı hem değil-5

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Kasım 2025

1925'te tekkeler kapatıldıktan sonra ilk yıllarda yasakların ciddi şekilde uygulandığı görülüyor. Onun için tarikat görüntüsü verecek bir faaliyette bulunulduğunu sanmıyoruz. Peki, tasavvufi hayata ihtiyaç duyanlar ne yapmış olabilirler? Mevcut kanuna ters düşmeyecek şekilde ve suç teşkil etmeyecek biçimde tasavvuf kültürünün devam ettirildiğini söyleyebiliriz. Bu arada küçük sohbet grupları ve kutsal kabul edilen yerlerin ürkerek ziyaretleriyle bu ihtiyaç kısmen giderilmiş olabilir. Çok partili hayata geçtikten sonra, insanımızın daha çok hürriyet isteme imkanına kavuştuğu bir gerçektir. O bakımdan pek çok konuda ve devrim kanunlarının uygulanmasında gittikçe daha hoşgörülü bir tutum izlenmiştir. Mesela Mevlevi tarikati kanunen kapalıdır ama uzun yıllardan beri, aslında bir Mevlevi zikri olan sema gösterileri gittikçe yaygınlaşan bir tarzda icra edilmektedir. Oradaki görevliler kadrolu devlet memurudurlar. Her partiden Kültür Bakanları ve devlet ileri gelenleri bu törenlere ilgi göstermektedir. Cemevleri bir tür dergah sayılır, onlar artık resmiyet kazanmış durumda.

SAKINCALI DEĞİL Mİ?
Tasavvuf musikisi koroları ve devletin televizyon kanalları, tarikatların zikir ayinleri sırasında söylenen ilahileri programlarında tekrarlayıp durmakta ve bunlar büyük bir zevk ve hayranlıkla dinlenmektedir. Örnekler çoğaltılabilir. Yani bir fiili durumla karşı karşıyayız. Bütün bunlara tarikatın folklorik yönü gözüyle bakılabilir. Doğrudur. Ama gene biliyoruz ki, bugün tarikat adı altında faaliyet gösteren gruplar vardır. Sayıları her geçen gün artmaktadır. Yani kanunen yasak, fiili olarak ise açık olmak gibi bir çıkmazın içindeyiz. Elbette sakıncalıdır. Devletin yasalarıyla sosyolojik kanunlar her zaman aynı çizgide gitmez. Nitekim günümüz Türkiye'sinde tarikatlar kanunen yasaksa da fiilen açık görünüyor. Özgürlüklerin daha serbest bir biçimde kullanılmaya başlamasıyla birlikte bu konuya eğilim daha da artmıştır. Ayrıca bütün dünyada din ve mistisizm "yükselen değerler" arasında sayılıyor. Herhangi bir tarikatla ilgisi olan, tasavvufi hayata alaka duyan veya manevi bakımdan zenginleşmek isteyen bir vatandaş ne yapacaktır? Kanuna karşı gelmek gibi bir psikoloji içinde olmak kişiyi rahatsız eder. Toplumumuz büyük bir istihale geçirmektedir. Sağlıksız kentleşme birçok problemi de beraberinde getiriyor. Büyük şehirlerin varoşlarında, yeni çevrelerine uyum sıkıntısı çeken ve bir yerlere ait olma duygusu içindeki insanımızı yanlış ve zararlı odaklardan nasıl koruyacağız?

MANEVİ ALANA İLGİ
Sosyo ekonomik bakımdan iyi seviyede olduğu halde, bir manevi ihtiyaç ve açlıkla, meditasyon kulüplerine, kişisel gelişim çalışmalarına veya tarikat adı altındaki sağlıksız kurumlara kapılanan insanımızın durumu ne olacaktır? Ne yazık ki, bu gibi konularda sosyal bilimcilerimiz de yeterince araştırma yapamamaktadır. Ülkemizde din sosyolojisi bilim dalı çok yenidir ve üzerinde durduğumuz konulardaki çalışma sayısı oldukça azdır. Türkiye'nin inanç ve tarikat coğrafyasını bilmiyoruz. Bu konuda yabancı bilim adamlarının merakı bizdekinden fazladır. (Devam edecek)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.