Şimdilerde 80'ine merdiven dayayan beyazperdenin Terminatörü Arnold abimiz "Pozitif düşünce bulaşıcı olabilir. Kazananlarla çevrili olmak, bir kazanan olmanıza yardımcı olur." demiş bir röportajında.
Aynı Göztepe'de olduğu gibi. Oradaki pozitif düşünce de camiaya sirayet etmiş durumda. Yani böylesi bir ortamda taraftar, teknik heyet, futbolcular, yönetim hep beraber kazanıyor. Kazanmak futbolun hatta tüm sporların ortak paydası elbet.
Fakat kazanmanın alt metnindeki detayları da irdelemek gerekiyor. Gördüğümüz mutluluk tablosu bir ortak aklın yansıması.
Doğru transfer, doğru sistem, doğru oyun, güçlü destek. İşte az önceki pozitif düşüncenin açılımı da bu. Artık kimse bir hafta 5 atan takımın ertesi hafta neden 1 golde kaldığını filan sorgulamıyor. Çünkü oyun aklının doğruluğu tüm mazeretleri rafa kaldırıyor. Sahadaki hedefe kilitlenmiş ve her koşulda inanmış ekibin çabasının karşılığı skor ne olursa olsun alkışa değer.
HER DAİM İŞTAHLI
Şu aralar herkesin Göztepe'den bahsetmesi sadece alınan skorlarla ilişkili değil.
Ne yaptığını bilen, her rakibe karşı farklı bir formül üreten, oyunun hızını belirleyip iştahlı bir görüntü sergileyen düşüncenin ürünü. Geçen yılda bu sayfalarda yazdım ve o düşüncem hala gram değişmedi. O yazının başlığı "Stoilov uzun yıllar kalmalı" şeklindeydi. Ve takım henüz Süper Lig'de değildi. Şöyle yazmışım... "Abartmıyorum şu dakikada ayrılsa, gelecek tekliflerle telefonu susmaz. Bu nedenle geçmiş dönemlerdeki hatalardan ders alıp Stoilov ile uzun bir yola çıkılmalı. Nokta atışı transferlerle doğru kadronun planlanması yapılmalı. Çünkü o tribünler doğru hamlelerin en büyük destekçisi." Üstelik benim yazdıklarımın üstüne bir de hedef konuldu. O zaman şimdiden sınır ötesine o mesajı yollayalım. "Avrupa Avrupa duy bu sesleri. İşte Göz-Göz'ün ayak sesleri."
