Çok önemli günlerden geçiyoruz. Mübarek üç aylar devam ederken bugün de kulun Allah'a yükselişi mesajını veren Miraç Kandili'ni idrak edeceğiz. Bu önemli gün ve geceleri Allah'a sığınarak, zikir, dua, namaz ve tövbe ederek geçirmeliyiz.
Çünkü yaşadığımız bu felaketler azımsanacak gibi değil. Tüm dünyayı kasıp kavuran korona salgını ve "Asrın Felaketi" olarak nitelendirilen ve 10 ilimizde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremde birçok canımızı kaybettik. İmtihan için gönderildiğimiz bu dünyada Rabbimiz bizleri salgın, deprem gibi birçok felaketlerle imtihan ediyor. Bizler de imanımız gereği hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanarak kulluk görevlerimizin farkında olmalıyız.
Asırlardır İslam'ın sancaktarlığını yapan bir millet olarak böyle zamanlarda gösterdiğimiz birlik ve beraberlik her zaman takdire şayandır. Nasıl ki Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda büyük bir destan yazarak vatanımızı düşmana teslim etmediysek aynı ruhla deprem felaketinin yaralarını sarmak için birlik beraberlik örneği göstererek tek yürek olduk. Depremzedelere yardım için yapılan milyarlarca liralık bağışlar, ne kadar büyük bir devlet ve millet olduğumuzu tüm dünyaya ispatladı. Bu arada Ramazan ayı yaklaşırken fitre ve zekatlarımızı da depremzedelere bağışlamanın en doğru karar olacağını düşünüyorum. Allah katında çok büyük öneme sahip olan bu mübarek günlerde yaptığımız her hayır bizlere kat kat sevap ve lütuf olarak dönecektir.
KULUN ALLAH'A YÜKSELİŞİ
Recep ayının 27. gecesi idrak edilen Miraç, bir kulun mertebesinin nerelere kadar yükselebileceğini gösteren önemli bir hadisedir.
Kullar bu yükselişi hiç şüphesiz Allah'ın razı olacağı bir hayat ile gerçekleştirirler. İhlas ile, takva ile, ibadet ve taat ile... Bilhassa namaz ile. Çünkü namaz müminin Miracıdır.
Bu mübarek gecede Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), biz ümmeti için büyük önem taşıyan olağanüstü olaylar yaşadı. Kabe çevresinde bulunan Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) yanına vahiy meleği Cebrail (a.s.) geldi.
Yanında ise 'Burak' adlı beyaz bir binek getirdi. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) üzerine bindiği Burak, bir adımını gözünün gördüğü son noktaya basarak atıyordu. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Burak ile önce Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya gitti. Orada iki rekât namaz kıldıktan sonra göklere yükselerek 'Sidretü'l-Müntehâ' denilen en üst makama ulaştırılan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) daha sonra bu makamı da geçerek Cenabı Hakk'ın huzuruna erişti. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürüldüğü gece yolculuğuna "İsra" , Mescid-i Aksa'dan Sidretü'l Münteha'ya kadar yükselişine ise "Miraç" adı verildi. Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) fizik ötesi alemlere seyahatiyle ilgili bu iki safha birleştirilerek "Mi'raç Kandili" adıyla kutlanmaya başlandı.
HEDİYESİ NAMAZDIR
İsra ve Miraç ile Hz. Muhammed'in (s.a.v.) metafizik bir tecrübe yaşadığında şüphe yoktur. Müşrikler onun yanında yer almasalar da Yüce Allah (c.c.) Miraç olayı ile yanında olduğunu gösterdi. Miraç ile, eşini ve amcasını kaybettiği 'Hüzün Yılı'nda Mekke'de bulunan Sevgili Nebi'ye bir yükseliş tecrübesi yaşatmak suretiyle şevk ve moral verilmişti. Resulullah'a (s.a.v.) yaşatılan bu tecrübe 'Namaz' ile taçlandırıldı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) yaşadığı bu olağanüstü tecrübeden sonra ümmetine yeniden dönmüş ve onları da namaz ile Yaratıcılarına ruhen yükselmeğe çağırmıştı.
Biz müminler ise her namazda okuduğumuz 'Tahiyyat' ile Resululah'ın (s.a.v.) yaşadığı bu hadiseyi tekrar tekrar canlandırarak Rabbimizin katındaki o yüksek mertebelere uzanmak için gayret göstermeliyiz.