Kıskanmak bazen çok güzel ve pozitif bir duygu seline dönüşebiliyor. Öyle anlarda "Ben yapamadım ama falanca yapabildi. Şükürler olsun iyi ki yaptı" diyebiliyoruz. Mutlu oluyoruz. Gurur duyuyoruz.
Sunay Akın'ın oyuncak müzesini gezerken bu duyguya kapılmış ve coşkuyla sarılmıştım Sunay'ın boynuna...
Üç gün önce internette dolaştığım bir müzenin yaratıcısı Şükrü Demirayak yanımda olsaydı onun da boynuna bu duyguyla sarılacaktım. Ama o Afyon'da ben İstanbul'daydım. İlk işim mesajla kutlamak oldu... Arada bir haberleşiyoruz ama henüz biraraya gelip tanışamadık...
***
Bizim maç grubunda Notus Portföy'ün yöneticisi, ekonomist bir arkadaşım var. Murat Sağman. Uzun zamandır "Seni Afyonlu müzik hastası bir iş adamıyla tanıştırmam gerek" diyordu. Yollarımız bir türlü kesişmeyince kısmet olmadı.. İşte Şükrü Demirayak, Murat'ın sözünü ettiği o iş adamı. Başarılı ve üretken iş adamlığı benim ilgi alanım değil. O'nun şimdiye kadar rastladığım en büyük müzik misyonerlerinden biri olması önemli benim için. Kolleksiyonları ve müziğin hemen her yönüne değen merakı, arşivleri, birikimleri...
***
Hem koleksiyoner, hem de müzisyen. Yaşı 49...
Eskiden akrobatik dansçıymış. Gençliği diskolarda geçmiş. Ticarete atılınca da disko ve dansı bir kenara bırakarak yalnızca müzik tutkusunun üzerine yoğunlaşmış. 11 yaşında plak alarak başlamış müzik macerası...
"Babam müzikle ilgili biriktirdiklerimi görünce kızdı. 'İşadamı mı olacaksın, müzisyen mi?' dedi. Ben de etkilenip elimde ne var ne yok sattım. Altı ay sonra pişman olup hepsini tekrar satın aldım. Bir tane plak var yalnız, onun bir türlü adını hatırlayamıyorum. Harıyorum, o içimde ukdedir." diyor verdiği bir röportajda...
On yıl önce bir New Age albüm yapmış. Şimdi ikincisini yayınladı. Adı: "To Be Or Not To Be". Bir çok değerli müzisyen, iki tür müziği birleştirerek yani füzyon türünde ürettiği şarkılara eşlik ediyor. Albümü nasıl, niçin, neden yaptığını, içeriğini bu yazımda anlatmayacağım.
Beni kıskandıran müzik müzesinden söz edeceğim yerimin yettiğince. Müzede neler var?
***
350 kadar dünyaca ünlü kişinin sanatsal temalı gerçek ıslak imza koleksiyonu ve imzalı gitarları (Albert Einstein, Steve Jobs, Benjamin Franklin, Edison, Beatles, Pink Floyd, Frank Sinatra, Queen, Michael Jackson, Elton John, Madonna, Pavarotti, Charlie Chaplin, Elizabeth Taylor, Marilyn Monreo, Marlon Brando, Al Pacino, Steven Spielberg, George Lucas, Nasa astronotları dahil).
35 bin civarında LP, CD, kartuş, kaset gibi değişik formatlarda müzik arşivi. 1000 adet civarında HiFi koleksiyonu (1800'ün sonlarına doğru Edison'un icadı olan fonograf dahil gramofonlar, müzik kutuları, mikrofonlar, amfiler, ilkinden bugüne kadar CD çalarlar, radyolar, makara teypler, hoparlörler, çok kanallı profesyonel kayıt cihazları).
500'den fazla çalışır durumda elektronik klavye, elektro piyano ve orglar. Hatta klavyelerden biri Pink Floyd'un "Dark Side Of The Moon" albümünde kullandığı klavye...
Demirayak bu "Müzik Aletleri Koleksiyonu ve Müzesi"ni 12 yıl önce oluşturmaya başlamış... Ve sanırım bu müze dünyanın bu konudaki en büyük müzesi... Kısacası koleksiyonunda, 1700'lerden günümüze gelen ve dünyada eşi olmayan bir müzik eserleri bölümü ile ilk örneklerinden son model cihazlara kadar müzik enstrüman ve aletleri var.
***
Tarihi 1920'lere uzanan Demirayak Şirketler Grubu'nu geleceğe taşıyan vizyonuyla iş dünyasında önemli yeri olan "Yılın İş İnsanı", "Anadolu'nun En İyi Markası", "Anadolu'nun En Etkili 50 İş İnsanı" gibi ödüllerin de sahibi olan Şükrü Demirayak, Afyon'daki iş yerinin bir dönümlük bölümünü bu müze için ayırmış.
Müzede antika olan her eşya yeni gibi çalışır durumda. Müzede bulunanlar arasında dünyanın ilk perdesiz klavyesi, ilk pikap, som altından müzik seti, ilk DJ CD çaları, fonograf, kartuş kaset çalan cihazlar var.
Ben Şükrü Demirayak'ı müzik dünyasında yılın en önemli girişimcisi olarak ilan ediyorum. Tebriklerimle ve müzik adına teşekkürlerimle...
