Bir haftadır İspanya'daydım. Lady Travel'ın turuyla Barcelona'dan başlayan gezi güzergahımız, Valencia, Alicante, Grana'da ve Cordoba'ya dek güneye indikten sonra, Sevilla üzerinden Madrid'e tırmanarak son buldu. Elbette bizim dermanımızın da tükendiği o yorucu ama keyifli programımız boyunca gezdiğimiz tüm şehirleri, sokak yaşamından tutun da sosyal ve kültürel değerlerini kapsayan tarihi-turistik mekanları, müzeleri, nerede ne yiyip ne içileceğine varıncaya dek ilginizi çekecek tüm yönleriyle sizlerle paylaşacağım.
Önümüzdeki günlerde hazırlayacağım yazı dizisinde, parmağımızı deklanşörden kaldırmadan çektiğimiz fotoğrafların da İspanya'ya ilişkin görsel bir fikir edinmenizi sağlayacağından eminim...
***
Ama bugün, konumuyla benzerlik gösterdiği İzmir'imize ilişkin çıkarımlarda bulunmak açısından Barcelona'ya bir göz atmak istiyorum.
Barcelona, Catalonia bölgesinin Başkenti ve İspanya'nın ikinci büyük kentidir. Ülkenin kuzeydoğusunda, Fransa sınırının 150 kilometre güneyinde ve Akdeniz'e sırtını dayayan önemli bir ticaret merkezidir.
Fakat karşıdan bakınca tarihselliği, limanı ve Akdeniz şehri olması yönünden İzmir'in paralellik göstermesini beklediğimiz Barcelona, ne yazık ki turistik, ticari ve kültürel düzeyiyle bizi fersah fersah aşan bir dünya kenti, hatta başlı başına İspanya'nın vitrini halindedir.
***
Peki bu büyük fark nereden gelmektedir?
Barcelona yetiştirdiği değerlere sahip çıkar ve şehri yeni açılımların çekim merkezi haline getirirken, bizim İzmir'in ise elindeki fırsatları tepercesine çoook geride kalan bir çizgide yürümesinden.
Barcelona bugün limanı ve olağanüstü marinasıyla tam bir ticaret kentidir. Bu yıl da kupayı kaldıran futbol takımı ve diğer dallardaki sportif başarılarıyla parmakla gösterilecek bir spor kentidir.
Özenle koruduğu ve canlı tuttuğu tarihi yapılarıyla ilgi odağıdır.
***
Ama Barcelona'yı Barcelona yapan en önemli kimlik farklılığı ise, gezimiz boyunca sevgili rehberimiz Orkun Uğurlu'nun da anlata anlata bitiremediği gibi, 'kültür ve sanat'ta gösterdiği inanılmaz yükseliştir. Sadece ünlü mimar Gaudi'nin kenti donattığı eserler bile bu şehirde kendine has bir kültür çekimi yaratmaya yetiyor.
Picasso, Salvador Dali gibi birçok ünlü ressam ve edebiyatçının yaşadığı, kenti yönetenlerin ve iş dünyasının tüm olanaklarını sanatçıların eserlerini burada üretmesi için devreye soktuğu bir bölgeden bahsediyoruz. Dünya çapındaki eserlerinin birer müzeye dönüşmesi ve adlarının Barcelona ile yaşaması için sanatçılara döktükleri dilin, paranın haddi hesabı yok...
***
Buyrun sadece bir kısmını saydığım ve çok şehirli tur programına sığdırmanın imkansız olduğu Barcelona panoramasından bir demet:
Sagrada Familia, Park Güell, Casa Mila (La Pedrera), Barselona Katedrali, Nacional d'Art de Catalunya Müzesi, Poble Espanyol açık hava müzesi, Fundacio Joan Miro sanat galerisi (ünlü Katalan sanatçı Joan Miro'nun muhteşem üretimlerine ev sahipliği yapar), Santa Maria del Pi Bazilikası, Picasso Müzesi (ünlü ressam Pablo Picasso'nun çalışmalarının sergilendiği tüm dünyadaki en büyük koleksiyona sahiptir), Museu d'Art Contemporani, Plaça del Rei ve Plaça de Catalunya meydanları, Port Vell Limanı, Sant Pau del Camp Kilisesi, Palau de la Musica Catalana, Kristof Kolomb Heykeli, Gran Teatre del Liceu (1847'de inşa edilen 2 bin 300 kişi kapasiteli opera binası), Monestir de Pedralbes Manastırı, Güell Sarayı, Palau Reial de Pedralbes (Dünyanın en önemli seramik ve tekstil müzesi), CosmoCaixa (modern bilim müzesi), Museu Maritim denizcilik müzesi, Santa Maria del Pi Bazilikası, Museu Frederic Mares (Katalan heykeltıraş Federic Mares'in çalışmalarının yer aldığı müze).
***
Biz daha ne bir kent müzesine, ne doğru düzgün bir limana, ne bir opera binasına, ne kendi tarihimizi sergileyecek bir sanat ve tarih görselliğine ulaşabildik.
Farkı anlıyor musunuz?