Konfüçyüs, düşünce dilden dil de düşünceden doğar demiş. Friedrich Schiller bir adım daha ileriye gitmiş ve daha açıklayıcı şu cümleyi kurmuş:
Düşünce dili çürütürse, dil de düşünceyi çürütebilir... Dilimize dikkat etmeliyiz yani... Sevindiğimizde, üzüldüğümüzde, hayal kırıklığı yaşadığımızda ama bence en çok beklentilerimiz gerçekleşmediğinde.
Bildiğiniz gibi dilimiz düşüncelerimiz ile birlikte ruhsal dünyamızı da etkilemekte. Bir başka deyişle dilimiz bizi çıkarabildiği gibi dibe de vurdurabilir. Hep düşüncelerimizin dilimizi şekillendirdiğine inanırız.
Aynı şekilde dilimizin düşüncelerimizi yönlendirebileceğini de görmeyiz çoğu zaman. Yine de çocukluğumuzdan beri duyduğumuz 'Dilin düşüncenden önce hareket etmesin.' öğüdü çoğu zaman duygularımızın ani iniş çıkışları ile fikirlerimizin kirlenmesine engel oldu belki de. Dilin de, birçok unsur gibi hızla değiştiği günümüzde, çocuklarımıza dillerini temiz ve sağlıklı kullanmalarını öğretmek yapacağımız en büyük iyiliklerden olacak. Dili zengin, geniş ve düzgün olanın düşüncelerinin de aynı şekilde gelişeceğini görmek çok da zor olmamalı.
BAKIŞ AÇISI KAZANDIRMAK
Üstelik malumunuz üzere, mutluluk ve mutsuzluk da düşünce şeklimize bağlı... Düşüncelerimiz ise dilimize...
Hal böyleyken, hayat bütünüyle kontrolümüzde olmasa bile, bakış açımız ve beraberinde gelen duygular tamamen bizlerin elinde... Hayatta en çok mutluluklarını istediğimiz çocuklarımızın gelecekleri için çabalarken bunun en çok dil ve beraberinde düşünce ile mümkün olabileceği gerçeğini atlıyoruz sık sık...
Yani kendilerine doğru bakış açısı kazandırmayı unutup, onları sınavların peşinde koşturtuyoruz. Üstelik mezun olunan okulun veya bölümün çok da öneminin kalmadığı günümüzde...
Üzerinde enine boyuna düşünmeden hareket ediyoruz da diyebiliriz...
Kazandıkları okulların evlatlarımıza mutlu bir gelecek kazandıracağı yanılsaması içinde, bizlere verilen rollerle oyalanıyoruz bir başka deyişle.
Bu arada, çocuklarımıza hayat görüşü kazandırma ya da en azından sağlıklı düşünme yeteneklerini geliştirme gibi asli görevlerimizi unutuyoruz.
GENÇLERE ULAŞABİLMEK
Geleceğin fikir üretenler ile şekilleneceği gerçeğine rağmen.
Demek istediğim, sadece fikir üretenler yeni fırsatlar oluşturacak. Hem kendileri hem de yaşadıkları çevre için. Bu noktada gençlere ulaşabilmek öncelikli önem taşıyor ve yine dil konusuna dönüyoruz. Gençlerin dilinin bizden çok farklı olduğu ve dijital dünyanın şartları ile şekillendiği ortada... Onların dillerini öğrenmek hem dil gelişimlerine müdahale etmemizin yolunu açacak hem de onları anlayabilmemizi kolaylaştıracak.
Anlaşıldığını gören gençlerle iletişim kapılarının sonuna kadar açılmasını da sağlayacağız. Bu iletişim karşılıklı anlayış, empati, saygıyı beraberinde getirecek. Kim bilir belki, sonrasında ise köklerine ilgi duymalarını... Dil ile iç içe geçmiş kültürlerine sahip çıkmalarını... Bu sayede 'tefekkür' gibi güzellikleri tekrar hatırlamamızı...
Hayali bile güzel değil mi? Onlara dilimizi, beraberinde kültürümüzü ve sağlıklı düşünmeyi öğretebilmenin yolu, dillerini öğrenmekten geçiyor özetle. Yazının başında düşünce dilden doğar demiştik. Yeteneklerin keşfedildiği günlerden, yeteneklerimizi duyurabileceğimiz fırsatları kendimizin yaratması gerektiği dünyaya geçtiğimiz yani artık keşfedilmeyi beklemeden sesimizi duyurmamız gereken günümüzde, sıkça kendimize ve çevremize güzel dilimizle sormalıyız:
Düşünmez misiniz?