IMF'den boşalan nominal çapanın kısmen yerini alacak olan "Mali Kural" bu yasama yılında tamamlanamadı. Sonbahara kaldı yasalaşması. Sabaha karşı bile kanun geçirme konusunda antrenmanlı olan Meclis'in "Mali Kural Kanun Tasarısı"nı niye bir sonraki yasama yılına bırakmış olduğu sorusu aklımızı kurcalıyor açıkçası. Ekonomi penceresinden baktığımızda geciktirilmesi için geçerli olabilecek hiçbir nedene rastlayamıyoruz. Ancak, siyasi pencereden bakıldığında, önümüzdeki seçimler belirgin bir şekilde geçerli neden olabilecek gibi görülüyor....
KURALLARIN KAPSAMI
Öncelikle "Mali Kural"ı hatırlayalım...
Genel olarak "Mali Kural"ı, kamu maliyesinin ve kamu açıklarının belli kurallar çerçevesinde yönetilmesi şeklinde tanımlıyoruz. Büyüme rakamı ve bazı mali performans göstergelerine yönelik hedefler belirleniyor. Bu sayede ileriye yönelik projeksiyon yapıldığı için, diğer bir deyişle yol haritası çizildiği için, iktisadi aktörler nezdinde belirsizlikler ortadan kalkıyor ve daha sağlıklı iktisadi aksiyonlar alabiliyorlar.
"Mali Kural" kapsamına merkezi yönetim, Sosyal Güvenlik Kurumu, mahalli idareler, döner sermayeli işletmeler ve İşsizlik Sigortası Fonu giriyor. Özelleştirme kapsamındaki KİT'ler ise "Mali Kural" dışında tutulacak. "Mali Kural" uygulamasında geçerli olacak en temel hedef ise bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 1'e düşürülmesi ve yıllık büyümenin yüzde 5'e yükseltilmesi idi.
2007 yılında seçimlerle bozulan mali disiplin küresel krize yönelik alınan önlemlerle daha da bozulmuştu. Krizden beklenenden hızlı çıkış yaşanması sadece gevşek para politikalarının yeterli olmasını sağlamıştı, maliye politikaları kısa süre içinde yeniden sıkılaştırılabilmişti.
BELİRGİN ARTIŞ
Buna rağmen, 2010 yılı bütçe performansının pek iyi gitmediğini söyleyebiliriz. Haziran ayı gerçekleşmelerine göre, bütçe gelirleri 18.44 milyar dolar seviyesinde gerçekleşirken, bütçe giderleri 23.89 milyar dolara yükselmiş. Böylece, bütçe açığı 5.4 milyar dolar seviyesini buluyor.
Oysa, geçen yılın aynı ayında bütçe giderleri 17.9 milyar dolar idi. İki dönemi karşılaştırdığımızda, gevşek maliye politikası uyguladığımız, bir yerde kamu harcamalarının yoğun olduğu dönemdeki gidere göre mali disiplin uyguladığımız bu yılki bütçe açığı yüzde 33 artmış. Acaba mali disiplin uygulanmasaydı açık ne olacaktı?
Gerçi Maliye Bakanlığı artışta biriken itfalara bağlı olarak faiz ödemelerinin etkili olduğunu savunsa da, faiz dışı açığında 2 milyar dolar aşmasını göz ardı edemeyiz. Faiz dışı açık geçen yılın Haziran ayına göre yüzde 22 gibi önemli bir zıplama gerçekleştirmiş. İlgi çeken bir alt kalem de mahalli idarelere yapılan transfer. Bu kalem deki artış oranı da yüzde 55 olmuş.
2001 krizinden sonrası ulaşılan mali başarıda önemli rol oynayan "Faiz dışı bütçe fazlası" da gerilemiş Haziran'da. Maliye artış olduğunu söylese de, IMF tanımına göre faiz dışı fazla verememişiz. Yani, faiz harcamalarını çıkardığımızda giderlerimiz gelirlerimizden yine daha fazla anlamına geliyor.
Özetle, şöyle algoritmik bir süreç karşımıza çıkıyor... Seçim atmosferi solunmaya ve kaçınılmaz olarak popülizme meyil artmaya başladı, tüm bunların sonucunda ise bütçe disiplini bozulmaya başladı. Tabii, böyle bir süreçte hükümet yapacağı harcamaları "Mali Kural" gibi dar bir çerçeveye sokmak istemeyecektir.
