Geçtiğimiz gün gurme, gezi ve kültür sanat yazarı Sayım Çınar benimle röportaj yaptı. Uzun süredir planlıyorduk röportaj yapmayı, sektörü konuşmayı.
Birlikte Bodrum'a gelince de sohbeti İstanbul stresinden uzakta yapalım dedik. Gazeteciler. com sitesinde yayınlanan röportaj ilgi çekti ve okuyucudan gelen mailler şaşırttı beni.
İlk olarak röportajın başlığına takılanlar olmuş, içeriği ve tam metni okumazsanız elbette sadece bir cümle size saçma gelebilir.
Röportajdan akıllara takılanlara toptan cevap vereyim dedim, hem de içimde kalan bazı şeyler oldu, anlatmadan duramam bilirsiniz....
"Benim için amma kafalı kız diyorlar" güzel başlık, beni rahatsız etmedi ama okuyucu insafsız, yeni mi anlamışlar kafalı olduğunu diye soruyor. Şunu demek istedim, life-style yazılar yazarken gündemi, ufaktan siyaseti falan konu alınca, birileri takdir etti, demek istediğim buydu.
Üstelik ben her yazımla, sıradan bir günü anlatırken bile şahane yazarım ve ezerim diğer köşe yazarlarını. Dolayısıyla bir sorun yok.
Hayır Hürriyet gazetesiyle bir sorunum yok. Hemen her gazeteyi okurum, sevdiğim, sevmediğim yazılar olur. Yazarları sevip sevmemek gibi bir derdim yok. Çoğunu sevmem çünkü. Muhalifken bir anda çizgisini değiştiren gazetelerle alakalı ne düşünüyorsun diye geldi soru. Ben de aklıma ilk Hürriyet'in geldiğini, şu anda durduğu yeri beğenmediğimi söyledim. Hürriyet bu ülkeye lazım ama adam gibi muhalefet yaparsa, duruma göre çizgisinden sapmazsa.
Ertuğrul Özkök yazılarını arada bir severim, "İçinde bir magazin kızı var" dedim diye, nasıl olur da hakaret ettim zannedersiniz. Yüzüne söylesem mutlu olur eminim, hatta bir ara sabah kuşağında kadın programı yapmasını bile önermiştim.
AHMET HAKAN İLE KÜSECEK KADAR YAKIN DEĞİLİZ
Sadık okuyucu neden Ahmet Hakan'dan bahsetmedin, yoksa barıştınız mı diye sormuş. Benim Ahmet ile barışıp küsecek kadar bir yakınlığım olmadı. On yıl içinde iki kez aynı masada oturduk.
Geyik yapıldı, eğlenildi. Yazılarından bugüne dek ancak 4 tanesini beğenmişimdir. Genellikle fikirlerini de üslubunu da beğenmiyorum. Ali Ağaoğlu için mesela, "evlerinden üçyüz tanesini şehit ailelere versin" demiş ya, o evleri Ali bey kendine mi saklıyor zannediyor merak ettim.
Banu Alkan bizi yedi ya yıllarca aptal sarışın ayağına yatıp, Ahmet de aynı numarayı yapıyor, gayet iyi biliyorum ama kızmadan edemiyorum.
Nasıl saçma sapan bir cümle kurarım ve herkesi kendimden bahsettiririm diyor, başarıyor.
AKŞAM İLE NE DERDİM OLSUN?
Akşam gazetesinden çıkarıldım diye asla bir hıncım yok, soruları cevapladım dürüstçe.
Bugünkü halini, yönetimini bilmem. Şovmen sunucu İsmail Küçükkaya ile düşüşe geçilmişti o dönem, kötü kararlar vermişti, onu anlattım.
Mesela içerde yani gazete kadrosunda ek yayınların başına geçebilecek, basın dünyasının en donanımlı gazetecilerinden biri dururken ve gidip hiç olmadık birini işe alarak en azından kendi yönetimindeki yüzlerce kişi karşısında komik duruma düşmüştü. Akşam'dan herkes gibi ben de soğumuştum. Sonrasında gelen yönetim, eklerin yayın yönetmenini işten çıkardı. Kadın benden ve aslında kadınlardan hiç hoşlanmıyordu ve bu kovulmayı benden bildi. Arkamdan demediğini bırakmadı.
Benim hükümet yalakası olduğumu anlattı sağda solda.
Aynı yönetim beni de işten çıkardı, ne oldu peki, kadın kalakaldı!
Üstelik benim gazete yönetiminde bir söz hakkım olsaydı, o kadar yıl kadrosuz çalıştırılmazdım...
Başörtüsü kullananların ülkede sıkıntı yaşadığını yazmıştım, kendi ailemde yaşanan bir tacizden bahsetmiştim.
Müslüman kadınlara, 'süslümanlar' diye başlık atan bir zihniyet elbette benim bakış açımı 'yalakalık' olarak niteler.
Medya dünyasında aile görgüsü olmayan, aile terbiyesiyle büyümemiş, şehirli zihne sahip olmayan, genel kültürü olmayanlar çalışmasa, ne güzel olur... Ama bu cümlemi geri alıyorum üzülerek, çünkü yüzlercesi var medyada... Temizlenemezler...
Koca köşe yazarı oldum dedim, bunu derken veya yazarken aslında çift tırnak içine almak lazımdı. İroni yaptım, kendimle dalga geçtim. Kötü niyetli okuyucu, gerilimden besleniyorsan git Ahmet Hakan'ı oku...