Temel hatları ile uluslararası barışı ve sosyal adaleti kurmak, korumak ve devamını sağlamak amacını güden uluslararası en büyük ve etkili kurum Birleşmiş Milletler'dir.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yukarıda sayılan ilkeler doğrultusunda ilk olarak Cemiyet-i Akvam adı altında 10 Ocak 1920'de resmi olarak faaliyete geçen kurum, İkinci Dünya Savaşı'na kadar varlığını sürdürmüştür. Zaman içinde ülkeler arası gelişen olaylar, karışıklıklar ve nihayetinde 2. Dünya Savaşı'yla beraber bu kurum etkisini yitirerek feshedilmiştir.
Uluslararası barış ve sosyal adaletin daha kalıcı olarak kurulması amacıyla Roosevelt ve Chircill'in öncülük ettiği Atlantik Paktı, 25 Ekim 1945'te "Birleşmiş Milletler" adıyla resmen ilan edilmiştir.
Şu an 193 üyesi olan Birleşmiş Milletler Organizasyonu, "Genel Kurul" ve "Güvenlik Konseyi"nden oluşmaktadır...
Kuruluş hedefleri arasında ülkeler arası barışı sağlamak, devletler arası anlaşmazlıklarda adaleti gözetmek ve ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişim projelerinde gerekli olan uluslararası yardımları sağlamak gibi temel maddeler olan bu kurumun, görevlerini gerektiği gibi adilane bir şekilde yaptığını söylemek imkansızdır.
Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan'ın da BM Genel Kurulu'nda dile getirdiği ve yakın zamanda gerçekleşen uluslararası güçlerin kontrolünde meydana gelen Bosna'daki binlerce köylünün katledilmesi, yıllardır süregelen Filistin halkına reva görülen saldırılar ve vahşetler, bazı Afrika ülkelerinde yapılan katliamlar hep BM'in gözü önünde meydana gelen insanlık tarihine ibretle geçen acı olaylardır.
BARIŞA HİZMET
Kuruluş amacı içinde "ülkelerin kendi sınırları içinde güvenlik içinde yaşayacağı bir barış ortamını sağlamak ve bunları kurmaya çalışırken hiçbir zaman ırki dil, din ayrımı gözetmeyecek olan" kurumun kendisiyle tezata düştüğü bazı vahşet olaylarına örnektir yukarıdaki katliamlar...
BM'in kuruluşundan bu yana bu tür olaylara karşı yapılan itiraz sesleri, güvenlik konseyinin beş daimi üyesinin gündemini belirleyen tavırları ile onların belirledikleri rotada ilerletilmiştir.
Nitekim, birkaç gün önceki BM Genel Kurulu'nda da "Dünyayı ben yarattım edasıyla" kürsüye çıkan ABD Başkanı Trump, yaptığı konuşmalarla kısaca "Kendi ülkesi bir tarafa, diğer ülkeler bir tarafa" ima'sını vurguladı açıkça.
Her ülke için uluslararası ilişkilerde kendi kazanımları önemlidir ama teknolojinin gelişimiyle küçülen dünyada tüm ülkelerin ekonomik ve toplumsal gelişmelerini de göz ardı etmemek gerektiği bir gerçektir.
BM'deki sosyal ekonomik konseyin görevi de budur.
Türkiye'nin de birkaç yıl öncesinden başlayarak sürekli dile getirdiği ve birkaç gün önceki genel kurulda yine yüksek sesle vurguladığı "Adil şekilde bir BM kurumu" talebi diğer mağdur ülkelere de örnek olması gereken sağlam ve kararlı bir adımdır.
Bu ses, BM içinde kendilerini "Büyük abiler" olarak niteleyen ülkelerin, "Dünya barışı" için, dikkate alması gereken acil talep çağrısıdır. Bu konuşma aynI zamanda kural haline gelen bazı hukuksuzluklarda geçmişten günümüze uzanan yolda oluşan ezberlerin bozulmasıdır. "Etki-Tepki" prensipleri içinde bu tür itirazlar dikkate alınmadığında "Dünya Barışı" ciddi bir tehlikeye doğru yol alacaktır. Bizden dünyaya duyurulur diyoruz.
"Anlayana sivrisinek saz. Anlamayana davul zurna az" sözünü bir kez daha hatırlatalım. Mutlu haftalar.