ZAFER ŞAHİN

Türkiye nüfusunun yüzde 12.3'ü özürlülerden oluşuyor. Dile kolay tam 9 milyon özürlü yaşıyor bu ülkede. Tabii buna yaşamak denilirse. Ne sosyal hayatta, ne de iş hayatında var olamıyor bu insanlar. Çünkü sistem adeta yok saydığı özürlülere kendi ayakları üzerinde durma fırsatı tanımıyor. Bırakın özel sektörü, kamu bile özürlü çalıştırmak istemiyor. Hem de çalıştırma zorunluluğu olmasına rağmen. Hükümet, 2008 yılında özürlü istihdamını artırmak için İş Kanunu'nu değiştirdi. Kamuda çalıştırılması gereken özürlü oranını yüzde 3'ten 4'e çıkaran bu değişikliğin üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. Ancak 50 bin özürlü kadrosunun yarıdan fazlası hala boş. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in verdiği rakamlara göre, Aralık 2009'da 10 bin 345 olan özürlü memur sayısı, Ağustos 2011'de ancak 20 bin 829'a yükselebildi. Yani kamu kurumları yasayı takmadı. MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, hangi kamu kurumu kaç özürlü çalıştırıyor, tek tek tespit etmiş. Sonuçlar düşündürücü. Maliye, Kültür ve Turizm ile Orman Bakanlığı istihdam etmesi gereken kadar, hatta daha da fazla özürlüyü kadrosuna alarak kanunun gereğini yerine getirmiş. Bu üçünün dışında kalanlar ise 4 yıldır kulaklarının üzerine yatmış bekliyorlar. Neyi beklediklerini kimse bilmiyor. Halen Milli Eğitim'de 12 bin 672, Sağlık Bakanlığı'nda 3 bin 725, Adalet'te bin 825, İçişleri'nde 580, Gıda ve Tarım'da 810 özürlü kadrosu boş durumda. 6 bin 882 özürlü çalıştırması gereken Emniyet Genel Müdürlüğü ise bir tek özürlü bile istihdam etmiyor. Kabinenin çalışkan Bakanı Fatma Şahin, kadına şiddetten sonra bu meseleye de aynı kararlılıkla el koymalı.

Darbeciler ve şehit öğretmenler
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, çarpıcı bir öneriyi gündeme getirdi. 12 Eylül sonrasında idamla yargılanan ve tam 7 yıl askeri cezaevlerinde hapis yatan Özdağ, darbecilerin isimlerin artık okul, hastane, yol, cadde ve sokaklardan silinmesi gerektiğini düşünüyor. Onların yerine ise Van depreminde hayatını kaybeden 67 genç öğretmenin isimlerinin verilmesini öneriyor. Van'daki Mustafa Muğlalı Kışlası'nın isminin değiştirilmesinin demokrasi adına önemli bir gelişme olduğunun altını çizen Özdağ, darbecilerin isimlerinin kaldırılması konusunda vali, kaymakam, belediye başkanları, meclis üyeleri ve il genel meclislerini de göreve davet etti. Özdağ'ın önerisini yürekten destekliyorum. Demokratik bir rejimde darbecilerin isimlerinin hala kamu binaları ve meydanlarda yaşatılmasını anlamak mümkün değil. Son bir not: Komşumuz Yunanistan'da darbecilerin adlarının verildiği okul, yol, cadde ve sokak isimleri 30 yıl önce değiştirildi.

Türkiye'de nükleer silah var mı?
Emekli Büyükelçi ve eski Milletvekili Şükrü Elekdağ, pazar gecesi sosyal paylaşım sitesi Twitter'da bomba bir iddia ortaya attı. İddianın kendisi de içeriği de hakikatten bomba. Soğuk savaş döneminden bu yana Türkiye'de nükleer silah olup olmadığı hep tartışılmıştır. Elekdağ, bir şehir efsanesi olarak kulaktan kulağa fısıldanan "ABD'nin İncirlik'te nükleer silahları var" söylentilerinin doğru olduğunu açıkladı. Uzun yıllar Türkiye'nin ABD Büyükelçisi olarak görev yapan bir diplomatın böylesine hassas bir konuda bu kadar kesin konuşması dikkat çekici. Twitter'da "İncirlik'te 90 adet B61 tipi nükleer başlık var. Bunların 50 tanesi İncirlik'te konuşlanan ABD 3. Hava Taarruz Filosu'na, 40 tanesi de Türk uçaklarına tahsisli" diyen Elekdağ, durup dururken bu açıklamayı neden yaptı acaba? Aynı iddia geçen yıl dünyayı sarsan Wikileaks belgelerinde de yer almış, ancak NATO tarafından yalanlanmıştı. Depremdi, terördü derken ne kadar belalı bir coğrafyada yaşadığımız gerçeğini unutmuştuk. Bu açıklama iyi geldi. Bakalım daha ne sürprizler çıkacak karşımıza?

Duvar
Yazmak, yaşanmamış hayattan intikam almaktır.
(Orhan Pamuk)