Türkiye, gündemin ışık hızıyla değiştiği bir ülke. Gün içerisinde bile o kadar hızla değişiyor ki tartışılan, konuşulan konular gün sonunda 'bugün neler yaşandı' diye düşündüğümüzde çoğumuzun aklına pat diye tek bir konu gelmiyor çoğunlukla. İskandinav ülkelerinin birinde doğmuş olsak çok sıkıcı bir hayatımız olurdu diye de boşa söylemiyoruz. Biz buna alışığız çünkü. Nüfus ve kültür çeşitliliği açısından bu kadar zengin olan bir ülke olarak başka türlüsü bize yakışmazdı. Ama bu gündem bombardımanı yüzünden çoğu mühim gelişmenin üzerinde gereğince duramadığımız da bir gerçek.
İNSANLIĞIN GELECEĞİ İÇİN
Ülkemiz 1-3 Mart tarihleri arasında çok önemli bir organizasyonu ev sahipliği yaptı. Antalya Diplomasi Forumu, dünya üzerinde büyük savaş ve kıyımların yaşandığı bir dönemde diplomasinin dünyanın da insanlığın da geleceği açısından ne kadar gerekli olduğunun bir kez daha fark edilmesi için kritik önemdeydi.
Katılımcıları ve konuşmacıları açısından değerlendirildiğinde de ortak gelecek kaygılarının dillendirilmesi için son derece elverişli bir platform oluşturdu. Forumda katılımcı olarak bulunan ülkelerin listesine bakıldığında ise bu ortak gelecek kaygılarını daha çok gelişmekte olan ülkelerin taşıdığı gerçeği bir kez daha perçinlendi.
Dünyaya yön veren, bunu yaparken de tepeden direktif veren, sürekli savaş iklimini körükleyen devletlerin elbette dünya barışını konuşmak ve buna hizmet etmek istemeyeceğini anlayabiliyoruz.
Ama şöyle bir gerçek de var. Türkiye'nin son 20 yılında hedefine koyduğu bölgesel ve küresel misyona çok uygun gelişmeler yaşanıyor son zamanlarda.
DİPLOMATİK DEHA ÖRNEĞİ
Bu misyon, Rusya-Ukrayna savaşında Ankara'nın gösterdiği üstün çaba ile tescillenmişti.
Dünya halklarını tehdit eden açlık sorununa çare olan Tahıl Koridoru Girişimi, Başkan Erdoğan'ın gerçek bir diplomatik deha olduğu gerçeğini cümle aleme ilan etmişti. O döneme kadar Türkiye'yi sözde stratejik ortak olarak gören ama yeri geldiğinde Türkiye için gereken hiçbir adımı atmayan Avrupalı devletlerin ülkemizin içerisine dahil olmadığı hiçbir girişimin başarılı olamayacağı gerçeği ile yüzleşmesine vesile oldu. Nitekim savaşın sanıldığı kadar kısa sürmemesi, zorlu kış koşullarında doğalgaz konusunda yaşanacak muhtemel yokluk da Avrupa'nın gözünde Türkiye'nin rolünü perçinledi.
Ama yine de Antalya Diplomasi Forumu'nda Avrupalı devletlerden çok ezilen halkların temsilcilerinin katılması Türkiye'nin dünyanın geleceği için üstlendiği misyon konusunda ne kadar doğru yolda olduğunun göstergesi bana göre. Artık ABD gibi dünya devlerine, kibirli Avrupa liderlerine güvenilmemesi gerektiği anlaşılmış durumda demektir.
YENİ KAPI TÜRKİYE OLDU
Gerek Ukrayna-Rusya konusunda üstlendiği rol gerekse aylardır herkesin gözleri önünde tarihin en vahşi katliamlarına sahte olan Gazze halkı için gösterdiği çaba ile Türkiye, mazlumların umut bağladığı yeni bir kapı açtı. Bakmayın yerel seçim gündemi ile bu kadar meşgulken gereken önemi atfetmemiş olmamıza. Önceki gün forumun kapanışında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da söylediği gibi 148 ülkeden çoğu üst düzey 4 bin 700 katılımcının yer aldığı forumda tüm insanlığın ortak meselelerinin masaya yatırılması Türk diplomasisinin yükselişinin müjdecisidir.