Liman girişinde Yunan Adası'nda değil Tunus'ta hissediyorsun. (Zaten bu kadar yakındaki ada nasıl Yunan'a ait, o da bizim ayıbımız olsun.) Denizde başıboş yuvarlanan can yelekleri var. Sahil, özellikle kale civarı, duvar diplerinde Suriyeli özerk bölgesi gibi. Yunanlara turist gözüyle bakıyorsun o bölgede.
Biz merkezde değil, başka bir bölgede kalmak istedik ancak Booking'den rezervasyonumuzu Tigaki bölgesine yapmışız. (İyi halt etmişiz.) İki arkadaş ehliyetleri memlekette unuttuğumuz için araba kiralayamadık. Taksi de sınırlıymış adada, iyi mi? Taksi durağında bir izdiham, her memleketten insan var. Sanırsın vize kuyruğu. İki saat o kaldırımda bekledik. (Paranla rezil ol volume 1.) 21.30 gibi otele varabildik. Tigaki, on para etmez bir yer. Yani şöyle canlandırın gözünüzde...
Marmaris İçmeler'i zamanda 30 yıl geri alın, öyle. Ancak kalınacak bir otel var, oranın en iyilerindenmiş. (More Meni, yaz beri, aklında dursun.) Restoranlar tamamen turistik. Her şeyi yapıyorlar. Otantik dersen Yunan mutfağı, zaten hepsi var bizde. Öyle özel balık restoranı falan, havanı alırsın! Gece hayatı diye iki üç bar var, bizde pastane diye oturmazsın. Eğer hediyelik eşya dükkanı gezip, cinsel şaka ve erotik hediyelik peşine düşmezsen (Yunanistan'da hediyelikler 18 artı) erkenden yatak. (Paranla rezil ol volume 2.)
Yahu hiç mi iyi bir yanı yok? Var kardeşim. Bir kere çok güzel turkuaz deniz, devasa bir kumsal var. Bizim halk plajı bunlardan lüks kalır. Öyle sınıf ayrımı yok. Kalantoru da, halkı da bir. Loca moca bulamazsın (bizde loca fiyatları 1000- 3000 TL. arası ve boş yok.) Önde oturan şampanya açmak zorunda değil. Yer göstericiye 50- 100 kağıt bahşiş yok. (Çünkü öyle bir eleman yok.) Kapı girişinde tek adam var, şezlong başına 3 euro alıyor. Bizde halk plajı daha pahalı. Tabii kötü yanı, kimse ayağına bir şey getirmiyor. Biraz yürüyüp sahildeki restorana oturacaksın. (Paranla rezil ol volume 3.) Yalnız bizde olmayan bir şey var. Eski püskü bir kamyonet megafonla bağıra bağıra plaja giriyor. Taneyle meyve satıyor. Bak bir tek o var.
Bir de, bakıyorsun, o şezlonga 3 euro bile vermemek için dünya güzeli iki kız gelip kumsala yayıyor havlusunu. O kız bizde olsa, loca olmayan, after parti olmayan plaja burun kıvırır. Hadi parası yok, yalnız geldi. Onu hiç boş bırakır mı bizim koçyiğitler? Başının üstüne gölgelik olsun diye ağaç diker, olmadı restoran diker, tapuyu da üzerine yaparlar. Çıkmaya yakın duşa sokmaz, ayaklarını şampanyayla yıkarlar. (Yalıkavak'ta görevli anlattı, adam locaya verdiği 3000 lirayı harcayabilmek için denize bir kaç şişe Moet Chandon boşalttırmış ayı! Pardon özür diliyorum, hiçbir belgeselde görmedim öyle şey yapan bir ayı. Hayvan gibi ş'apıyorsunuz!) O kızları kimse rahatsız etmedi, alıp karpuz dilimlerini efendi efendi yediler. Kimse kimseye karışmadı. Bir aksiyon olmadı!
Yani bayramda adalara filan gitmeye kalkmayın, döviz ülkede kalsın. Sıkıcı yerler bunlar hep.
Tutan C'mon!
İki bini aşkın bilgisayarın taramasıyla yapılan otopsinin ardından ünlü firavun Tutankamon'un gerçek yüzü ve bedeni belirlenmiş. Dişlekmiş. Neredeyse genç bir kadınınki kadar geniş kalçaları varmış. Bacağındaki yamukluk yüzünden bir ayağını yere basamayan firavun, baston kulanıyormuş ve 20'li yaşlarını göremeden ölmüş.
İnsanlık tarihindeki bazı efsanelere son verecek bu müthiş buluşun ardından Türk milleti olarak biz ne yaptık? Doğru tahmin ettiniz. Bizim en iyi bildiğimiz şey, laf sokmaktır. Biz de onu yaptık. Haberin altında birçok yorum var, ama hiçbiri bu buluşu önemli bulmuyor. Yapılanı takdir etmiyor. Aksine, ölü firavunun fiziksel özellikleri üzerinden ya alay ediyor, ya da kendi zekasını sergiliyor, egosunu parlatıyor.
♦ Bu firavun helak olmamış mıydı ya ? Burada anlatılanlara göre kendi rahatsızlığından ölmüş!
♦ Kalçalarının böyle geniş olmasının sebebi tahtta çok oturup kaba eti büyütmüş olmasından bence...
♦ Bence rahatsızlığının verdiği etkiyle hep alay konusu olmuştur. Kendilerine yetişemeyeceğini bilen arkadaşları ona 'Tutan Come on!' (Tutan, hadi acele et!) diye bağırıyorlardır.
♦ Ayağını halı sahada burkmuştu rahmetli.
♦ Hayır sol ayağı kırık, bastonu niye yanlış tarafta tutuyor?
♦ Herifin az büyüleyici adı vardı, bu fotoğraftan sonra kahvedeki Cafer amca gibi oldu.
Gördünüz, değil mi? Zeka zehir ama kullanılan yer feci şekilde yanlış. Hep bir eziklik duygusu! O zaman ne üretir bu topraklar? Bir şeyleri üreten bir zihniyet çıkar mı? Cık. Çıkmaz. Beğenirse birebir taklit eder, kopyasını çıkarır.
Beğenmezse rezil eder, suyunu çıkarır.
O zaman sen gel de bu topraklardan dünyaca ünlü bir bilim adamı, bir sanatçı çıkmasını bekle! Tamam yavrum anladım ben seni, sen anca laf sokarsın! Al bak, beni de kendine benzettin!