Geçtiğimiz akşamların birinde artık alışkanlığımızı kaybettiğimiz radyo dinleme sevdasına kapıldım.
Geçmiş eskidikçe daha bir değerleniyor, kıymetleniyor sanki. Bir zamanların eski kırkbeşlik müziklerini çalan bir frekans bulunca takıldım kaldım. Şimdilerde Türkiye'de yaşamayan ve ara sıra sosyal medya aracılığıyla konuştuğumuz geçmişin popüler sanatçılarından Asuman Maralman'ın bir şarkısı çalıyordu: " Bana güzel bir şey söyle'... Günümüzde anlamını yitirmiş ve gerçekten güzel söz duyma ihtiyacımızı muhteşem anlatıyordu. Duygusallık ve romantizm her devirde geçer akçe ve tutkumuz olan bir olgu gibi görünse de, sanki bu özelliğimizi çoktan yitirmiş durumdayız.
Suçlu kim diye düşünmeyelim.
Hepimiz birlikte her şeyi katlettik, yok ettik. Sonra da kötü söze tahammülümüz yok artık diyebiliyoruz. Kulaklarımızı tırmalayan öfkelere karşı tepkisel olmaya devam edelim bakalım, nereye kadar. Zedelenmiş ilişkilerin hangi temasında yumuşak ve güzel konuşmalar vardır ki?
Bir tek seni
sevdim onca
şey arasından.
anonim
BİZLER YORGUN SAVAŞÇILARIZ
Şemsi Tebriz ne demiş? "Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta..." Karşımızdaki kişiyi mutlu etmekten korkar hale geldik. Garip bir çekimserlik veya boş vermişlik içindeyiz. Ne kendimize ne bir başkasına değer veriyoruz.
Gizli komplekslerimize savaşmaktan yorgun savaşçılar olduk.
Yine sanatçı Zerrin'in bir şarkısı kulaklarımda "Her Şey Seninle Güzel... " Biz, bu cümleyi en son ne zaman kullandık hiç düşündünüz mü? Ne zaman bir arkadaşımıza sahici bir şekilde "İyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın" dedik. Bazen gecenin bir yarısında, herkesin uyuduğu bir saatte sevdiğim bir arkadaşıma mesaj atarım. Ona ait güzel duygularımı anlatırım. O uyurken uzaklarda onu düşünen bir seveninin olduğunu hissettirmek isterim. Hangimiz bunu yapıyor şu mekanikleşmiş dünyada.
BAZI MUCİZE KELİMELER
Çoğu zaman bizler, başımıza gelen olaylarda olumsuz hissediyorken olumsuz düşünce alışkanlıklarımızın etkisi altındayızdır.
Hiç üzgün olduğunuz bir anda omuzlarınız dimdik, göğüs dışarı, baş dik durabilir misiniz? Ya da çok mutlu olduğunuz, neşeli bir anda, elleriniz kollarınız bağlanmış, başınız yere dönük, kaşlarınızı çatmış olabilir misiniz? Tabii ki olamazsınız.
Fakat küçücük bir cümle hayatınızı değiştirebilir.
Yaşam minik ve mucize kelimelerin kilidi altında gizli. Anahtarı da bizim elimizde ve kullanmayı bilmiyoruz.
Aşk; daha da incelik isteyen bir konudur.
"Sevdiğini belli et. Gizlemek başkalarına fırsat vermektir' demiş Necip Fazıl Kısakürek.
Evet çoğunlukla öyledir. Gerçek seven insan, bu sebeple gitmez denilebilir ama insanoğlu bu; ne kadar severse sevsin, sevildiğini bilmek onunda hakkı ve bir yerden sonra kişinin içinde yara açabiliyor, böylelikle kayabiliyor istemese de..
Sevdiğimiz birine seni seviyorum diyebilmek cesaret ister. "Ya beni sevmiyorsa, beni beğenmiyorsa, beni istemiyorsa ya başkasını düşünüyorsa?" diye dilimizin ucuna kadar gelirde, kalbimizde kopan fırtınaları haykıramayız ya...
Kelimelerle savaşmak yerine korkusuzca dile getirmek cesaret gerektirir ve sevgi cesurların işidir. Gelin bu hafta hep birlikte
ezber bozalım ve sizlerle birlikte söyleyeme-diklerimizi söyleyelim sevgi için, aşk için ce-saretle çıktığımız yol, bizi nerelere götürüyor bir bakalım isterseniz.. Mutlu haftalar.