Çok meşhur bir balıkçı ve zengin iş adamı hikayesi vardır. Farklı ülkeler üzerine yorumlanan bu hikayeyi pek çok kişi duymuştur ama bilmeyenler için kısaca özetleyeceğim...
Ufak bir kasabada bir iş adamı sahilde oturuyormuş. Sahile doğru ufak teknesi ile kürek çeken balıkçının teknesindeki iri balıklara gözü takılmış. İş adamı etkilenerek sormuş, "Bu kadar balığı tutman ne kadar vakit alıyor?"
Balıkçı: "Az biraz vaktimi alıyor." "O zaman neden daha fazla kalmıyorsun suda?" diye şaşırarak sormuş iş adamı.
Balıkçı "Tüm ailemi beslemek için bu kadarı yeterli" demiş. "E peki günün geri kalanında ne yapıyorsun?" demiş iş adamı. Balıkçı şu şekilde cevap vermiş: "Sabahları erkenden kalkarak balık yakalamaya gidiyorum, ardından eve dönerek çocuklarım ile ilgileniyorum. Öğlen eşim ile kestiriyorum, akşam olunca da arkadaşlarım ile bir şeyler içerek, gece boyunca gitar çalıp şarkılar söylüyoruz."
İş adamı ise balıkçıya bir öneri sunmuş: "İş geliştirme üzerine doktoram var ve seni daha başarılı bir insan haline getirebilirim. Artık, balık tutmaya daha çok vakit ayırıp gününün büyük kısmını suda geçireceksin. Bu şekilde daha çok balık yakalayıp, daha çok para kazanacak ve daha büyük bir tekne alabileceksin. Daha çok tekne alıp bir şirket kurup ardından da konserve balık dağıtım ağını kuracaksın. İstanbul'da da bir merkez açıp işlerini ve şubelerini oradan yürüteceksin."
Balıkçı sormuş, "E peki ondan sonra?" İş adamı kahkaha atarak, "Artık krallar gibi kendi evinde yaşayıp, borsaya girebilir ve daha da zengin olabilirsin" demiş.
Balıkçı sormuş, "E peki ondan sonra?" İş adamı cevap vermiş, "Onun ardından, emekli olup sahilde bir kasabaya yerleşir, sabahları erkenden kalkarak balık yakalamaya gider, ardından eve dönerek çocukların ile ilgilenirsin. Öğlen eşin ile kestirip, akşam olunca da arkadaşların ile bir şeyler içerek, gece boyunca gitar çalıp şarkılar söyleyebilirsin." Balıkçı şu cevabı vermiş, "Zaten şu anda yaptığım şey bu değil mi?"
DAHA İYİ YAŞAM UMUDU
Ne kadar tanıdık değil mi? Yıllar yıllar önce köylerinden para kazanmak ve daha iyi yaşamak umuduyla kente göçen nesillerin köye geri dönmek isteyen torunlarıyız. Çünkü kaybetmeden anlayamadık elimizdekinin kıymetini. Hala köyde yaşayanlar ise yine bilmiyor köy fırınında pişen ekmeğin, dağdan toplanan kekiğin, tavuğun altından alınan yumurtanın, püfür püfür esen rüzgarın verdiği serinliğin değerini... Elbette köyde yaşamak kolay değil dışarıdan göründüğü gibi. Ama şehirde yaşamak da o kadar konforlu değil. Bütün gün masa başında klimalı, kaloriferli ofislerde oturarak çalışanlar, kazandıkları paranın büyük kısmını spor salonlarına, kalan paranın önemli bir kısmını evlerin havasını temizleyen makinelere harcıyor. Trafiğiydi, stersiydi onları saymıyorum bile... Evet hepimizin bir emeklilik hayali var. Peki ne yapacağız emekli olunca? Şehre yakın küçük bir kasabadan arazi alacağız. Tavuk, kuzu, köpek e varsa dolduracağız bahçeye... Çocuklar yalın ayak koşacak çimlerde. E peki niye geldik şehre?
NAZLI'NIN KIŞLIKLARI
Geçtiğimiz gün Akhisar'ın Beyoba köyüne gittik. Çoluk çocuk o kadar yolu, zeytinyağı, salça, turşu almak için yaptık... Nazlı'nın turşuları, kırma zeytinleri, domates sosları, yaprak salamuraları içinde kaybolduk. Kendi bahçesinden topladığı malzemelerle yaptığı muhteşem kışlıklarla ve taze sağılmış sütle doldurduk bagajı... Fakat söz aldım Nazlı'dan Ağustos sonu hazırlıklara ben de katılacağım. Hem kendi kışlıklarımı yapacağım hem de deneyimlerimi paylaşacağım...