A.Gücü-Denizlispor maçının iki kırılma noktası vardı. İlki, daha 10. dakikada Denizlispor'lu Barrow'un rakibinin kafasına kramponlarını uzatarak gördüğü kırmızı karttı. Denizlispor büyük şok yaşadı. 80 dakikada 10 kişi oynamak, 1 kişi eksik mücadele etmek kolay değil. İlk devreyi savuşturabilirsiniz belki ama o 70. dakikadan sonraki bölüm yok mu geçmek bilmez. İki kişilik mücadele ettiğiniz için yorulmuşsunuzdur, ayaklar ağırlaşır, istediğiniz müdahaleyi yapamazsınız.
Rakip baskı kurar, gelen topu defetmekle uğraşırsınız sadece. Rakip akın akın gelir kalenize, ne yapacağınızı nasıl boğuşacağınızı bilemezsiniz. Denizlispor böyle bir handikapı puanla bitirmesini bildi ya, galibiyet kadar değerli.
Scarione faktörü
Horoz zaten deplasmanların kralı.
9 maçta 4 galibiyet, 2 yenilgi, tablo muhteşem. İçerdeki maçları ve sonuçları gördükçe, "Denizlispor tüm maçları deplasmanda mı oynasa" demekten alamıyor insan kendini. Ve varan 2. Maçın kırılma anı. Kolombiyalı golcü Hugo Rodallega 77. dakikada santradan koptu, bomboş gitti, kimsecikler yok, çıkan kalecinin yanından topu dışarı attı. O'nun gibi bir golcüye yakışmadı. Denizlispor 3. golü atsa Ankaragücü maçı bırakacak. Ahlar, vahlar içersinde. A.Gücü son üç maçtır puanları hep son dakikalarda attığı gollerle kurtarıyor. Başkent ekibini kurtarıcısı bu kez ikinci yarıda oyuna giren Göztepe'nin eski futbolcusu Arjantinli Scarione idi.
Harika iki gole imza atıp takımına puanı armağan etti. Sahi Göztepe O'nu niye silip bırakmış ve göndermişti, anlayamamıştık.
Belli ki hata olmuş. Denizlispor'un kahramanları sağdan adeta oyuncuların kafasına orta ışınlandıran Zeki Yavru ve kartal gibi sıçrayarak ilk gole imza atan Mustafa Yumlu idi. Karadeniz delikanlısı Mustafa sadece gol atmakla kalmadı, pekçok golün kurtarılmasını sağladı, helal olsun. Denizli öyle değerli bir puan aldı ki paha biçilemez. İkinci yarı fikstür avantajına da bakarsak ligde demir attığı şimdiden kesin bence.